Hani derler ya, denizler insanlığın ortak mirasıdır diye... İşte o mirasın en acı yüzünü bir kez daha Muğla'nın mavi sularında gördük. Gece karanlığını yırtan Sahil Güvenlik botlarının sirenleri, aslında bir umut çığlığından başka neydi ki?
Öyle sıradan bir operasyon değildi bu. Belki de birçoğumuzun sıcak yataklarında uyuduğu o saatlerde, dalgalarla boğuşan 46 insan için hayat mücadelesi veriliyordu. Ve en acı tarafı -insanın içini sızlatacak cinsten- bu insanların 18'inin daha hayatın baharında bile olmayan çocuklar olmasıydı.
Zorlu Koşullarda Gerçekleşen Kahramanlık
Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, adeta bir insanlık dersi verircesine çalıştı. Hava koşullarının elverişsiz olduğu, rüzgarın ve dalgaların adeta isyan ettiği bir gecede, o küçücük botlarla koca bir umut taşıdılar. Kim bilir belki de o çocukların gözlerindeki korkuyu silmek için kendi güvenliklerini hiçe saydılar.
Operasyon öyle kısa sürede tamamlanmadı. Saatler süren bir çalışma, titiz bir organizasyon ve belki de en önemlisi -insan kalabilmenin gerektirdiği- o derin empati duygusu...
Sayılardan Öte Bir İnsanlık Hikayesi
46 göçmen deniyor ama rakamlar asla hikayenin tamamını anlatamıyor. Her biri ayrı bir hayat, ayrı bir umut, ayrı bir hayal... Ve o 18 çocuk -Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın- belki de aileleriyle birlikte 'daha iyi bir yaşam' hayaliyle yollara düşmüşlerdi.
Bodrum açıklarındaki bu olay aslında bize çok şey anlatıyor. Göç meselesinin sadece sınır güvenliği meselesi olmadığını, insanlık dramı boyutunu bir kez daha hatırlatıyor. Sahil Güvenlik ekiplerinin bu kahramanca müdahalesi ise -şahsına münhasır- devletimizin insan hayatına verdiği değerin en somut göstergesi.
Kurtarma sonrası yapılan ilk müdahaleler, sağlık kontrolleri... Her şey o kadar insani ki. İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba o küçücük çocuklar neler hissetti o an? Korku mu, yoksa kurtulmanın verdiği tarifsiz bir rahatlama mı?
Sonuçta hepimiz insanız değil mi? Ve denizler -ne olursa olsun- insanlığın ortak vicdanı olmaya devam edecek. Bugün Muğla'da yaşanan bu olay da bunun en acı ama bir o kadar da umut verici kanıtı oldu.