
Tam 11 yıl önce, Türkiye'nin siyasi iklimi adeta bir sis perdesiyle kaplıydı. Kimileri buna 'vesayet dönemi' diyor, kimileriyse 'gölgedeki ellerin oyunu'. Ama bugün, işler çok farklı. Artık sokaktaki esnafın, üniversitedeki öğrencinin, tarladaki çiftçinin sesi doğrudan yankı buluyor.
Eskiden öyle miydi? Hatırlayın... Kararlar birkaç kişinin kulağına fısıldanan sözlerle şekillenir, halk ise 'oldu bitti'lerle karşılaşırdı. Şimdiyse her şey çok daha şeffaf. Belki bazen tartışmalar kızışıyor, belki fikir ayrılıkları derinleşiyor ama en azından artık herkesin bir söz hakkı var.
Demokrasinin Kilidini Açan Yıllar
2010'ların başı... Türkiye adeta bir dönüm noktasındaydı. Sandığa giden her vatandaş, aslında sadece bir partiye oy vermiyordu. Aynı zamanda 'yukarıdan dayatmalara' karşı duruş sergiliyordu. Bugün bakınca, o günlerin ne kadar kritik olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Peki neler değişti? İşte birkaç madde:
- Kurumlar artık daha bağımsız
- Karar mekanizmaları çeşitlendi
- Sivil toplumun etkisi arttı
- Medya - her ne kadar tartışmalı olsa da - daha çok ses getiriyor
Tabii her şey mükemmel değil. Kimi zaman adımlar yavaş atılıyor, kimi zaman da yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Ama genel resme bakınca, Türkiye'nin demokrasi yolculuğunda önemli mesafe katettiği ortada.
Halkın Tercihleri Artık Belirleyici
Son seçimlerde gördük: Artık 'vesayetçi odaklar' değil, sandıkta tercihini belirten milyonlar söz sahibi. Bu değişim bir gecede olmadı elbette. Yıllar süren bir mücadelenin, sabrın ve inancın sonucu.
Ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar her alanda artık 'milletin dediği' oluyor. Tabii bu, herkesin her konuda mutabık kalacağı anlamına gelmiyor. Demokratik sistemin güzelliği de zaten bu değil mi? Farklılıklarımızla birlikte, ortak akılla ilerleyebilmek...