Tam da 'geç olsun da güç olmasın' derler ya, işte o sözün gerçeğe dönüştüğü anlardan biri daha yaşandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın açıklaması, adaletin zaman tanıdığı ama asla vazgeçmediği o eski dosyalardan bahsediyordu.
Birinci vaka... 2014 yılının o kasvetli günlerinde Kocaeli'de meydana gelmişti. Genç bir adam, hayatının baharında, kim olduğu belirsiz bir saldırganın kurbanı olmuştu. Ailesi yıllarca 'kim, neden yaptı?' sorusuna yanıt aradı. Ve işte tam 10 yıl sonra, emniyetin ısrarlı takibi sonucu zanlı yakalandı. Sanki zaman, adaletin lehine işlemişti.
18 Yıllık Gizem Çözüldü
İkinci dosya ise daha da eskiye, 2006'ya uzanıyordu. Sakarya'da işlenen cinayet, neredeyse bir neslin hafızasından silinmek üzereydi. Ama emniyetin dosya raflarında, o sararmış kağıtlar hâlâ bir sırrı saklıyordu. Bakan Yerlikaya'nın dediği gibi, 'geçmişin karanlığına ışık tutmak' için çalışan ekipler, nihayet hedefe ulaştı.
Olayın üzerinden tam 18 yıl geçmişti - bir çocuğun doğup reşit olmasına yetecek kadar uzun bir süre. Ancak adalet için zaman sadece bir sayıdan ibaretti. Zanlının yakalanması, kayıp bir puzzle parçasının yerine oturması gibiydi.
Azim ve Teknoloji Birleşince
Peki nasıl oldu da bu kadar yıl sonra sonuç alındı? Bakan'ın ifadelerinden anladığımız kadarıyla, olay emniyetin ısrarı ve modern teknolojinin buluşmasıyla çözüldü. Eski dosyaların tekrar tekrar ele alınması, yeni bakış açılarıyla değerlendirilmesi... Belki de en önemlisi, 'pes etmeyen' bir ekip ruhu.
Aslında düşününce - bu tür haberler sadece suçluların yakalandığını değil, aynı zamanda mağdurların ve ailelerinin yaşadığı o bitmek bilmez acının da son bulduğunu hatırlatıyor bize. Toplum olarak hissettiğimiz o güven duygusu, işte tam da burada şekilleniyor.
Sonuçta adalet geç tecelli etse de, hiç etmemesinden iyidir değil mi? Bu haber, sadece iki cinayetin çözüldüğünü değil, aynı zamanda hiçbir dosyanın tamamen kapanmadığını da gösteriyor. Zamanın, doğru insanların elinde nasıl bir çözüm aracına dönüştüğünü...
