Tam on iki yıl boyunca adaletin kıskacından kaçmayı başarmıştı. Sanki buharlaşıp gitmişti - ta ki İstanbul'un kalabalık sokaklarında polisin o keskin bakışları onu bulana kadar.
Olay öyle sıradan bir perşembe gününde patlak verdi. Aslında hiç de sıradan değildi, çünkü emniyet güçleri aylardır üzerinde çalıştıkları operasyonu nihayet hayata geçiriyorlardı. Ve işte o an... Şehrin göbeğinde, herkesin gözü önünde, yıllardır kayıplara karışmış bir isim aniden ortaya çıktı.
Uzun Kovalamacanın Sonu
On iki yıl! Düşünsenize, bir insan neredeyse bir çocuğun tüm ilkokul hayatı kadar süre saklanabilir mi? Ama adalet için zamanın önemi yok - o sadece sabırla bekliyor.
Operasyon ekibindeki bir memur, "İpin ucu en beklenmedik anda ele geçiyor" diyor ve ekliyor: "Yıllardır peşindeydik, ama İstanbul'da bir iğneyi samanlıkta ararcasına... Ta ki dikkatsiz bir anına kadar."
Yakalanma Anı
Her şey o kadar hızlı gelişti ki, çevredekiler ne olduğunu anlayamadı. Bir anda etrafı sarılan şahıs, direnmenin anlamsız olduğunu çabucak kavradı. Polis ekipleri profesyonelce hareket ederek olay yerinde herhangi bir kaos yaşanmasını engelledi.
İşin ilginç yanı, firarinin uzun süredir normal bir vatandaş gibi yaşadığı iddia ediliyor. Gündelik hayatın içinde kaybolmuş, rutin işlerle meşgul olmuş - ta ki geçmiş onu yakalayana kadar.
Emniyet yetkilileri bu tür başarılı operasyonların, suçluların saklanmasının ne kadar zor olduğunu gösterdiğini belirtiyor. "Artık teknoloji ve istihbarat ağı o kadar gelişti ki" diye açıklıyor bir yetkili, "saklanmak neredeyse imkansız."
Yakalanan hükümlü, derhal adliyeye sevk edildi ve cezasını çekmek üzere cezaevine gönderildi. On iki yıllık firari macerası, İstanbul'un sisli bir öğleden sonrasında noktalandı.
Bu olay, adaletin her zaman -bazen geç de olsa- tecelli ettiğinin bir kanıtı sanki. İnsan ister istemez düşünüyor: Kaçanın kovalananı bulduğu anlar, polisin en büyük zaferleri arasında yer alıyor.