Tam on sekiz yıl geçmişti üzerinden. Balıkesir'de bir zamanların kanlı cinayeti, nihayet gün yüzüne çıktı. Öyle sessiz sedasız değil tabii - bir itirafın ağır yüküyle, vicdan azabının getirdiği o dayanılmaz baskıyla.
Jasat isimli sanık, yıllardır taşıdığı o karanlık sırrı artık daha fazla taşıyamayacağını anlamıştı besbelli. Mahkeme salonunda, "Evet, ben yaptım" derken sesi titriyordu. O an orada bulunanlar için unutulmaz bir andı - neredeyse bir nesil geçmişti üzerinden çünkü.
Zamanın Tozlu Sayfalarında Kalan Bir Trajedi
2006 yılının o kader gününde ne olduğunu kimse tam olarak bilmiyordu aslında. Ta ki Jasat konuşana kadar. Olay yerinde bulunan kanıtlar, tanık ifadeleri, her şey vardı elbette. Ama o son parça, itiraf, eksikti işte. Sanki bir yapbozun en can alıcı parçası kayıptı.
Sanığın avukatları tüm mahkeme boyunca müvekkillerinin masum olduğunu savunmuşlardı. Ne var ki Jasat'ın kendi ağzından dökülen o sözler her şeyi değiştirdi. "Artık yeter" dedi adeta, "bu yükü daha fazla taşıyamam."
Adalet Nihayet Yerini Buldu
Mahkeme heyeti, bu beklenmedik itiraf karşısında ne yapacağını şaşırdı önce. Yıllardır süren dava birdenbire farklı bir yön aldı. Jasat'ın pişmanlığı gerçek miydi, yoksa başka bir amacı mı vardı? Kim bilir...
Sonuçta adalet tecelli etti. Geç de olsa, ama en azından geldi işte. Balıkesir halkı için uzun süredir merak konusu olan bu olay nihayet çözüme kavuştu. O günleri hatırlayan yaşlılar, "Demek öyleymiş" diye mırıldanıyorlar şimdi. Gençler ise ilk kez duyuyorlar bu hikayeyi.
Hayat tuhaf değil mi? On sekiz yıl sonra gelen bir itiraf, bir ailenin belki de ancak şimdi kapanabilen yarası. Jasat'ın vicdanıyla başbaşa kalacağı günler ise şimdi başlıyor.