İzmir'in soğuk bir kasım akşamında, sıradan bir apartman dairesinde insanlığın karanlık yüzü bir kez daha ortaya çıktı. Aysel T. adlı kadın, eski eşinin 'barışalım' sözlerine kanarak kapısını açtığında, hayatının en büyük hatasını yaptığını henüz bilmiyordu.
O gece olanlar, polis kayıtlarına şu şekilde yansıdı: Katil zanlısı eski eş, saatler öncesinden planladığı bu buluşmaya bıçakla gelmişti. İçeri girer girmez, yüzündeki yapay gülümseme bir anda kayboldu. Barışma umuduyla yanan Aysel'in son sözleri neydi acaba? Belki de "Neden?" sorusuydu.
Komşuların Çığlıkları Yetişemedi
Apartman sakinleri, o gece saat 22.30 sularında duydukları korkunç çığlıklarla irkildi. Bir kadın feryadı ve ardından gelen çarpıcı sessizlik... Komşulardan biri, "Önce kavga sandık ama sesler giderek kesildi" diye anlatıyor olanları. İşte o an, her şey için çok geçti.
Polise yapılan ihbarlar üzerine olay yerine giden ekipler, kapıyı zorla açtıklarında içeride kanlar içinde yatan Aysel'i buldular. Yanında ise -inanması güç- ellerinde bıçakla bekleyen eski eşi vardı. "Ben yaptım" diye mırıldandığı söyleniyor.
Mahallede Şok Etkisi
Olayın yaşandığı Buca ilçesindeki mahalle sakinleri hâlâ şoktaydı. Bir komşu, "Aysel hanım çok sakin, kimseye zararı dokunmaz bir insandı" diye gözyaşlarına boğulurken, bir diğeri ekliyordu: "Ayrılmışlardı ama adam peşini bırakmıyordu zaten."
Aslında bu trajedi, Türkiye'de her gün onlarca kadının yaşadığı korkunç gerçeğin sadece bir yansıması. Boşanmış olmaları, Aysel'i kurtaramadı. Şiddet sarmalı, onu sonunda yakaladı.
Adalet Yolculuğu Başlıyor
Olay yerinde yakalanan zanlı, ifadesinde barışmak için geldiğini iddia etse de, gerçekler çok farklı konuşuyor. Savcılık sorgusunun ardından 'kasten adam öldürme' suçundan tutuklanmak üzere adliyeye sevk edildi.
Aysel'in ailesi ise derin bir acının içinde. Kızlarının son anlarını düşünmek, onlar için dayanılmaz bir ıstırap. "Böyle olacağını bilseydik asla yalnız bırakmazdık" diyorlar ve adaletin yerini bulmasını bekliyorlar.
Bu korkunç olay, toplum olarak hepimize bir kez daha düşünmemiz gereken sorular soruyor: Kadınlarımızı nasıl koruyacağız? Şiddet sarmalını nasıl kıracağız? Ve en önemlisi, 'barışma' sözcüğü nasıl oldu da bir ölüm fermanına dönüştü?
