Gözlerinizi kapatın ve düşünün: Sıradan bir gün, sıradan bir an... Sonra her şey bir anda değişiveriyor. İşte Hanife Yılmaz'ın son günü de böyle başlamıştı muhtemelen. Kim bilebilirdi o gün hayatının son günü olacağını?
Mahkeme salonunda adeta zaman dondu o karar açıklanırken. Sanık sandalyasinde oturan isim -ki adını anmak bile istemiyorum- yüzündeki ifadesizlikle dikkat çekiyordu. Oysa yaptığı şey o kadar vahşiceydi ki...
Benzin ve İhanet: Bir Kadının Son Saatleri
Olayın detaylarına girdikçe insanın içi ürperiyor doğrusu. Hanife Yılmaz, sıradan bir tartışmanın ardından benzinle yakılarak katledilmiş. Evet, yanlış duymadınız - benzinle yakmak. İnsanın aklı almıyor gerçekten.
Olay yerine giden polis ekipleri neyle karşılaştıklarını anlamakta güçlük çekmişler. Yangının söndürülmesinin ardından ortaya çıkan manzara, içler acısıymış. Hanife Yılmaz'ın son anlarını düşünmek bile insanı derinden sarsıyor.
Adaletin Sessiz Çığlığı
Mahkeme sürecinde yaşananlar da en az olayın kendisi kadar çarpıcı. Savcı, dosyayı incelerken 'bu kadar vahşetin nasıl mümkün olabildiğini' sorgulamış. Haklıydı da - hepimiz sorguluyoruz aslında.
Davada ortaya çıkan deliller, sanığın yaptığı eylemin ne kadar planlı ve kasıtlı olduğunu gözler önüne seriyor. Benzin alımından, olay anına kadar her şey adeta bir kâbusun parçaları gibi.
Nihai Karar: Müebbet Hapis
Ve nihayet o an geldi. Yargıç, kararı okurken salondaki herkes nefesini tutmuştu. İndirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis - bu kelimeler salonda yankılandığı anda, bazıları için bir nebze olsun rahatlama, bazıları içinse hiçbir cezanın telafi edemeyeceği bir kaybın acısı vardı.
Kararın gerekçesi aslında her şeyi özetliyor: 'İnsan hayatına kastetmenin en ağır şekli'. Evet, bu tam da buydu.
Peki bu karar ne anlama geliyor? Sanık, hayatının geri kalanını -ki umarız çok uzun sürmez- bir cezaevi duvarları arasında geçirecek. Belki de en azından bu, Hanife Yılmaz'ın ailesi için küçük de olsa bir teselli olacaktır.
Toplumsal Yaranın Derinliği
Bu vaka, aslında hepimizin yüreğinde kanayan daha büyük bir yaranın sadece küçük bir parçası. Kadına yönelik şiddetin ulaştığı boyutlar gerçekten içler acısı. Her gün yeni bir Hanife'nin hikayesiyle uyanıyoruz neredeyse.
Mahkeme kararı elbette önemli - adaletin tecelli etmesi gerekiyor. Ama asıl mesele, bu tür vakaların hiç yaşanmamasını sağlamak değil mi? Toplum olarak kendimize sormamız gereken çok soru var.
Hanife Yılmaz'ın artık aramızda olmadığını bilmek acı verici. Fakat en azından adaletin yerini bulduğunu görmek, belki de bu karanlık tabloda küçük bir ışık. Umarız bu karar, benzeri vahşetlerin önüne geçilmesinde bir dönüm noktası olur.