Beykoz'da yaşanan o korkunç günün üzerinden henüz bir hafta bile geçmedi. Havalar nasıl da değişken - dün güneş açmıştı, bugünse gökyüzü sanki Aysel'in ardından yas tutuyor gibi kapalı ve ağır.
Cami avlusuna yayılan kalabalık... Kimi komşusu, kimi okul arkadaşı, kimiyse sadece bu acıya ortak olmak için gelmiş. Hepsinin yüzünde o aynı ifade: Anlam verememenin, kabullenememenin o ağır hali.
"Neden?" sorusu havada asılı kalıyor. Cevabı yok. Belki de hiç olmayacak.
Bir Hayat, Bir Anda Söndü
Aysel Karakoç - henüz 28 yaşında. Mahallenin gülüşü en güzel kızıydı belki de. Bakkala giderken selam vermeden geçmezdi kimsenin yanından. Şimdiyse o sıcak gülümseme sadece fotoğraflarda kaldı.
O son, korkunç günü düşününce insanın içi ürperiyor. Sıradan bir gün nasıl bir kabusa dönüşebilir? Sabahtan akşama nasıl bu kadar farklı olabilir hayat?
Bıçak darbeleri... Her biri ayrı bir acı, ayrı bir kayıp. Ailesi için, arkadaşları için, mahallesi için.
Son Veda, Sonsuz Acı
Cenaze namazı öncesi cami avlusunda tuhaf bir sessizlik. Normalde çocuk sesleriyle dolu olan bu alan, bugün ağır bir yük taşıyor adeta. Herkes kendi içine dönmüş, kendi sorusuyla baş başa.
Imamın sesi titriyor dualar okunurken. Belki o da tanıyordur Aysel'i, belki de sadece bu genç yaşta gidişin hüznü sarıyor herkesi.
"Allah'tan başka çaremiz yok şu an" diyor bir kadın, gözyaşlarını silerek. Haklı - insan böyle anlarda ne yapacağını, nasıl avunacağını bilemiyor.
Adalet Beklentisi
Toprak, o soğuk toprak... Aysel'i bağrına basarken, geride kalanlar için yeni bir mücadele başlıyor: Adalet mücadelesi.
"Bunun hesabı sorulmalı" diye fısıldaşıyor insanlar. Sesleri yükselmiyor belki, ama gözlerindeki kararlılık her şeyi anlatıyor.
Polis soruşturmayı sürdürüyor elbette. Kamera kayıtları, tanık ifadeleri, deliller... Ama bunlar Aysel'i geri getirmeyecek. Sadece belki bir nebze olsun rahatlatacak yürekleri.
Beykoz, bugün sadece bir genç kadını değil, aynı zamanda bir parça masumiyetini de toprağa verdi gibi. Umarım Aysel'in acısı, başka acıların önüne geçer. Umarım bu son olur.