Beykoz'un huzur dolu sokaklarını yasa boğan o korkunç günden sonra, Aysel Karakoç'u son yolculuğuna uğurlamak için toplanan kalabalığın gözlerindeki acıyı tarif etmek neredeyse imkansız. 43 yaşındaki genç kadın, hayatının baharında vahşice sonlandırılmıştı.
Cenaze namazı, öğle vakti Beykoz Yalıköy Mahallesi Camii'nde kılındı. O anlar öyle duygusaldı ki - insanın içini acıtan cinsten. Caminin avlusunu dolduran yüzlerce insan, bir yandan dua ediyor, bir yandan da gözyaşlarını tutamıyordu. Kimi komşular hıçkırıklara boğulmuştu, bazılarıysa şoktaydı adeta.
Son Veda ve Toprağa Veriliş
Cenaze törenine katılanların sayısı hayli kalabalıktı. Aysel'in ailesi, arkadaşları, komşuları... Hepsi bir araya gelmişti, son bir kez daha ona veda edebilmek için. Tabut, eller üzerinde taşınırken, dualar ve ağıtlar birbirine karışıyordu. Beykoz Mezarlığı'na doğru ilerleyen kortej, aslında sadece bir cenaze töreni değildi - toplumun bir parçasının daha nasıl yok edildiğinin sessiz protestosuydu adeta.
Mezarlıkta son dualar okunduğunda, annesinin feryadı ortalığı inletiyordu. "Kızım! Canım kızım!" diye haykırışı hâlâ kulaklarda çınlıyor. O an orada bulunan herkes, bu acının ne kadar derin olduğunu hissetti. İnsan düşünmeden edemiyor - neden? Niye böyle oldu?
O Korkunç Gün
Geçtiğimiz salı günü, Beykoz Ortaçeşme Mahallesi'ndeki evinde cansız bedeni bulunmuştu Aysel'in. Polis ekipleri olay yerine intikal ettiğinde, genç kadının defalarca bıçaklandığını tespit etmişti. Öyle vahşice bir saldırıydı ki bu, insanın tüylerini ürpertiyor.
Olayın hemen ardından başlatılan operasyonda şüpheliler kısa sürede yakalandı. İki kişi gözaltına alındı ve ifadeleri alındı. Savcılık soruşturması devam ederken, adli makamlara sevk edildiler. Mahkeme, tutuklanmalarına karar verdi. Peki bu, Aysel'in ailesinin acısını dindirebilir mi? Sanmıyorum.
Beykoz'da yaşanan bu trajedi, aslında hepimizin yüreğinde derin bir yara daha açtı. Kadınların güvende olmadığı bir toplumda yaşamanın utancını hissettirdi hepimize. Aysel'in komşularından biri, "O kadar cana yakın bir kızdı ki... Hiç kimseye kötülüğü dokunmazdı" diyor gözyaşları içinde. Haklı değil mi?
Toplumsal Bir Yara
Bu cinayet, sadece bir ailenin trajedisi değil aslında. Tüm toplumun kanayan yarası. Her gün bir kadın daha hayatını kaybediyor, her gün bir aile daha yıkılıyor. Beykoz'da yaşanan bu olay, aslında tüm Türkiye'nin problemi haline gelen kadına yönelik şiddetin sadece bir örneği.
Cenaze töreninden sonra insanlar mezarlıktan ayrılırken, yüzlerindeki ifadeyi tarif etmek güç. Bir yanda kaybın verdiği derin üzüntü, diğer yanda adaletin yerini bulması gerektiğine dair sessiz bir kararlılık. Aysel Karakoç artık aramızda yok, ama onun adına konuşmaya devam etmek hepimizin görevi.
Bu karanlık günlerde, umut ışığını kaybetmemek gerekiyor belki de. Aysel'in sevenleri, onun anısını yaşatmak için mücadele edeceklerine söz veriyor. Ve bizler de - toplum olarak - bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Çünkü her kayıp, hepimizin kaybı aslında.