O gece, İstanbul'un o bildik sessizliğini bir silah sesi böldü. Her şey o kadar hızlı oldu ki, Binalı Aslan'ın son nefesini verdiği anı görenler inanamadı. Ama asıl şok, katillerin işledikleri cinayetin ardından sergiledikleri soğukkanlılıkta saklıydı.
Polis soruşturmasının derinleştikçe ortaya çıkardığı detaylar, insanın tüylerini diken diken edecek cinsten. Zanlıların -inanması güç ama- tam 10 kilometre yürüyerek olay yerinden uzaklaştıkları tespit edilmiş. Üstelik bu yürüyüş sıradan bir kaçış değil, adeta bir 'firar maratonu'ymuş.
Kanıt Bırakmamak İçin Her Şeyi Yapmışlar
Olay yeri incelemeleri, katillerin ne kadar planlı hareket ettiklerini gözler önüne seriyor. Öyle ki:
- Parmak izi bırakmamak için eldiven kullanmışlar
- Güvenlik kameralarından kaçınmak için ara sokakları tercih etmişler
- Giysilerini değiştirerek kimliklerini gizlemişler
Adliyenin elindeki deliller ise oldukça sağlam. Cep telefonu sinyal kayıtları, güvenlik kamerası görüntüleri ve tanık ifadeleri... Hepsi aynı noktayı işaret ediyor: Bu, plansız programsız işlenmiş bir cinayet değil.
"10 Kilometre Yürüdüler Ama..."
Emniyet yetkililerinin verdiği bilgiye göre, zanlıların bu kadar uzun mesafe yürümelerinin tek bir amacı var: İz kaybettirmek. Ancak -ne kadar uğraşsalar da- modern teknoloji karşısında başarılı olamamışlar.
Şimdi soru şu: Bu kadar planlı hareket eden kişiler, neden bu cinayeti işleme ihtiyacı hissetti? Cevabı henüz net değil, ama soruşturma derinleştikçe daha fazla detay ortaya çıkacağı kesin.
Olayla ilgili en dikkat çekici noktalardan biri de, zanlıların yakalandıkları andaki tavırları olmuş. Hiç pişmanlık belirtisi göstermedikleri, hatta -inanılır gibi değil- rahat göründükleri ifade ediliyor.
Bu cinayet davası, önümüzdeki günlerde çok daha fazla konuşulacak gibi görünüyor. Çünkü her detay, insanı bir kez daha 'Neden?' sorusunu sormaya zorluyor.