
O gece her şey normal seyrinde ilerliyordu ta ki o telefon gelene kadar. İzmir'de görev yapan polis memuru Ahmet Busanç, nöbeti sırasında aldığı acil telefonla sarsıldı. Eşi rahatsızlanmıştı ve ona ihtiyacı vardı.
Hiç tereddüt etmedi. Hemen yola koyuldu, belki de için için endişeleniyordu - kim bilir? Ancak yolculuk sırasında aniden fenalaştı. Kalbi dayanamamıştı bu yoğun stres ve endişeye.
Son Dakika Müdahalesi
Olay yerine hızla ulaşan sağlık ekipleri, yoğun bir şekilde çalışmaya başladı. Ambulanstaki müdahaleler, hastane yolundaki umut dolu dakikalar... Ne yazık ki tüm çabalar sonuçsuz kaldı. Ahmet memuru kaybetmiştik.
Mesai arkadaşları şoktaydı. Daha birkaç saat önce birlikte çalıştıkları, kahkahalarını paylaştıkları dostlarını ansızın kaybetmenin şaşkınlığını yaşıyorlardı. İzmir Emniyet Müdürlüğü'ndeki moral bozukluğu gözle görülür şekildeydi.
Ailenin Çifte Acısı
Aslında trajik olan şu ki, Ahmet memurun eşinin rahatsızlığı ciddi değildi. Evet, kötü hissetmişti ama yardıma ihtiyacı vardı sadece. Şimdi ise hem hasta hem de dul kalmıştı. Hayat bazen ne acımasız oyunlar oynuyor değil mi?
Aile çifte acı yaşıyordu. Bir yanda eşinin rahatsızlığı, diğer yanda kocasını kaybetmenin tarifsiz hüznü. Komşular, akrabalar, herkes şaşkındı. Böyle bir son beklememişlerdi hiçbiri.
Cenaze töreni gözyaşları içinde geçti. Meslektaşları, Ahmet memuru son yolculuğuna uğurlarken hem görev aşkını hem de aile bağlılığını saygıyla andılar. İzmir'in o günü bulutluydu, adeta gökyüzü de matem tutuyordu.
Bu acı olay, şunu bir kez daha hatırlattı: Hayat kırılgan, her an her şey olabilir. Sevdiğiniz insanlara sıkı sıkı sarılın çünkü yarın garantide değil hiçbirimiz için.