İzmir'de yaşanan ve yürekleri burkan bir olayın yargı süreci nihayet sonuçlandı. Sokak ortasında, göz göre göre işlenen bu korkunç cinayet, aslında toplum olarak kanıksadığımız bir gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu.
O gün, o sıradan görünen sokakta her şey bir anda değişiverdi. Bir kadının hayatı, onu sevdiğini iddia eden bir adamın elinde son buldu. İnanması güç ama gerçek bu - en güvende hissetmemiz gereken ilişkiler bazen en ölümcül tuzaklara dönüşebiliyor.
Mahkeme Kararı: Adalet Yerini Buldu Mu?
İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi, uzun süren duruşmaların ardından nihayet kararını açıkladı. Sanığa, iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Bu karar, aslında yasal sistemimizin bu tür vahşet karşısındaki tavrını da gösteriyor.
Peki nedir bu 'ağırlaştırılmış müebbet'? Basitçe söylemek gerekirse, cezanın infaz koşulları normal müebbete göre çok daha sert. Mahkeme, kamu güvenini kötüye kullanma ve tasarlayarak öldürme suçlarını ayrı ayrı değerlendirip her biri için ağırlaştırılmış müebbet verdi.
O Korkunç Anlar
Tanıkların ifadeleriyle yeniden canlanan o anlar... Sokağın olağan akışı içinde bir anda patlayan şiddet. Komşuların 'dur' çığlıkları, yardım için koşuşturmaları. Ama her şey için çok geçti artık.
Ortalık yine sakinleştiğinde geriye sadece acı bir gerçek kaldı: Bir kadın daha hayatını kaybetmişti. Ve en trajik olanı, bunu yapanın yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşi olmasıydı.
Bu tür olaylar sadece hukuki sonuçlarıyla değil, toplumsal hafızamızda bıraktıklarıyla da değerlendirilmeli bence. Çünkü her bir vaka, aslında bir sistemin, bir zihniyetin çöküşünün habercisi.
Sayılarla Kadına Yönelik Şiddet
- Son beş yılda kadın cinayetleri %140 arttı
- Öldürülen kadınların %60'ı eski veya şu anki eşleri tarafından katlediliyor
- Vakaların %70'inden fazlasında daha önceden şiddet tehditleri bulunuyor
Bu istatistikler soğuk rakamlardan ibaret değil - her biri bir hayat, bir aile, yok olan bir gelecek demek.
İzmir'deki bu karar belki adaletin tecelli ettiğini gösteriyor ama asıl mesele bu cinayetlerin hiç yaşanmamasını sağlamak. Toplum olarak hepimizin üzerine düşen bir şeyler var gibi geliyor bana. Komşumuzun kapısından gelen şüpheli sesleri görmezden gelmek yerine...
Yardım çığlıklarına kulak vermek yerine...
Belki de en önemlisi, çocuklarımıza şiddetin değil saygının normal olduğunu öğretmekle başlıyor her şey.
Bu davadaki karar önemli bir emsal teşkil ediyor kuşkusuz. Ama asıl zafer, artık böyle davaların hiç açılmadığı günlerde olacak. O günlere ne kadar uzağız dersiniz?