
Hakkari'nin acıyla yoğrulmuş topraklarında, bir çocuğun masumiyeti kanla lekeleneli tam sekiz yıl oldu. Eren Bulbul — henüz 11 yaşında bir çocukken, terörün karanlık yüzüyle tanışan o minik kahraman — dün akşamüzeri kabri başında dualarla anıldı.
Şehrin merkezindeki mezarlıkta toplanan kalabalık, adeta bir insan seli oluşturmuştu. Kiminin elinde taze çiçekler, kiminin gözünde yaşlar... Öyle bir atmosferdi ki, orada bulunan herkesin yüreği burkuldu, içi sızladı.
Bir Veda ki Yürek Dağlar
Anma töreninde konuşan dayısı, sesi titreyerek şunları söyledi: "Her gece rüyalarımıza giriyor Eren'im. O gülüşü, o masum bakışları... Sanki dün gibi aklımızda." Cümlelerinin arasında derin nefesler alıyor, ara ara duraklıyordu — tıpkı yüreğindeki acıyı kelimelere sığdıramayan herkes gibi.
Mezar taşının üzerine bırakılan oyuncaklar ise iç burkan sahnelerden biriydi. Henüz oynamaya doyamadığı arabalar, belki de hiç açamadığı boya kalemleri... Her biri, yarım kalan bir çocukluğun sessiz tanıklarıydı.
Hakkari'nin Unutulmayan Yarası
2015 yılının o karanlık ağustos gecesi, sadece bir aileyi değil, tüm şehri yasa boğmuştu. Sokaklarında koşup oynadığı mahalle, artık onun adsız bir kahraman olarak anılacağı yer olacaktı. İnsanlar anlatırken hâlâ tereddüt ediyor, kelimeler boğazlarında düğümleniyor.
— Keşke hiç yaşanmasaydı, diyor yaşlı bir amca, ellerini titreterek. — Çocuklar ölmemeli...
Törenin sonunda gökyüzüne bırakılan beyaz balonlar, minik Eren'in masum ruhuna ithafen süzülüp gitti. Belki de orada, bulutların arasında, artık korkusuzca oynuyordur. Kim bilir?