Otel odalarının penceresiz hapishanelere dönüştüğü o korkunç geceden bu yana tam iki yıl geçti. Ama acılar taze - hatta dün gibi.
Mahkeme salonunda hissedilen duygu yoğunluğu neredeyse dokunulabilir düzeyde. Bir anne, "Oğlumu son gördüğümde kahvaltıya gidiyordu" diye fısıldıyor, sesi titreyerek. "Asansörde sıkışıp kaldılar, kimse yardım edemedi."
Savcılıktan Beklenen Hamle
İşte tam bu noktada savcılık devreye girdi ve sanıklar hakkında 'olası kast' iddiasıyla yargılama talebinde bulundu. Bu ne demek oluyor? Basitçe söylemek gerekirse, sonucu öngörmelerine rağmen önlem almamakla suçlanıyorlar. Yangın güvenlik önlemlerinin yetersizliği, acil çıkışların kilitli olması... Liste uzayıp gidiyor.
Davada şok iddialar da var - mesela yangın alarm sisteminin çalışmaması, itfaiye merdivenlerinin mobilyalarla tıkalı olması gibi. İnanılır gibi değil, değil mi?
Ailelerin Yürek Burkan Ortak Çağrısı
Acılı aileler artık sessiz kalmak istemiyor. Hepsi aynı şeyi söylüyor: "Bunun kaza değil, ihmalkarlık olduğunu biliyoruz. Ve ihmalkarlık da bir tür kasıttır."
Mahkeme heyeti şu anda dosyayı yeniden değerlendiriyor. Eğer 'olası kast' kabul edilirse, cezalar çok daha ağır olacak. Bu, aileler için sadece adaletin değil, toplumsal hafızanın da bir gereği.
Bir baba anlatıyor: "Her gece rüyalarımda çığlıklarını duyuyorum. Bu davada verilecek karar sadece bizim için değil, benzer faciaların yaşanmaması için de önemli."
Davanın önümüzdeki duruşması ise gerçekten merakla bekleniyor. Yargıtay'ın konuya nasıl yaklaşacağı, aslında sadece bu davayı değil, Türkiye'deki tüm iş güvenliği davalarını etkileyecek nitelikte.