Adana'da yaşanan ve yürekleri burkan bir cinayetin detayları, zanlının itiraflarıyla gün yüzüne çıktı. 17 yaşındaki Hasret K.'nın hunharca katledilmesi, şehrin üzerine kara bir bulut gibi çöktü desek yeridir.
Olay öylesine vahşi ki - insanın içini acıtıyor gerçekten. Zanlı M.A., genç kızla tartıştıktan sonra ne yaptı dersiniz? Soğukkanlılıkla boğarak hayatını sonlandırmış. Ama bitmemiş bu korkunç hikaye, ardından cesedi eski bir kuyuya atmış.
İtirafın Soğuk Yüzü
Savcılık ifadesinde adeta ders çalışır gibi anlatmış yaptıklarını. 'Hasret'le tartıştık' diye başlayan cümleler, bir insanın nasıl bu kadar duygusuzlaşabildiğini sorgulatıyor insana. 'Sonra boğdum onu' demek - bu kadar mı kolay?
Şöyle bir düşünün: 17 yaşında bir genç kız. Hayatının baharında. Bir tartışma uğruna nasıl yok edilir? Bu sorunun cevabını vermek gerçekten zor.
Kuyudaki Karanlık Sır
Cesedi saklamak için seçtiği yer ise ayrı bir dehşet unsuru. Eski bir kuyu. Karanlık, soğuk, ıssız. Hasret'in son uykuya dalışı böyle bir yerde olmamalıydı aslında. Ailesi için tarifsiz bir acı bu.
Olayın ortaya çıkış süreci de kayıp bildirimiyle başlamış. Aile endişelenmiş tabii - haklı olarak. Sonra ipuçları bir bir gelmiş. Ve nihayet o korkunç gerçek.
Adliye Koridorlarında Yankılanan İtiraf
Mahkeme salonundaki ifadeler ise yürek burkan cinsten. Zanlı, neredeyse pişkin bir tavırla anlatmış her şeyi. Hiç mi vicdan azabı duymuyor insan? Bu soru havada kalıyor.
Sanık M.A.'nin 'tartıştık, boğdum, attım' üçlemesi, aslında ne kadar planlı hareket ettiğini gösteriyor bence. Öfke anında yapılmış bir cinayet değil bu - daha soğuk, daha hesaplı.
Adana'da yaşanan bu olay, toplum olarak kanımızı dondurdu doğrusu. Genç bir hayat söndü. Bir aile yıkıldı. Ve geriye sadece sorular kaldı: Neden? Niye? Ne için?
Hasret'in artık olmadığı bir dünya - bu düşünce bile insanı hüzünlendirmeye yetiyor aslında. Umuyorum ki adalet yerini bulur ve bu tür olaylar bir daha yaşanmaz.