Adeta bir yapbozun parçaları gibi dağılan bir gün yaşadı Hüseyin Gün. Sabahın erken saatlerinde, o meşhur emniyet binasına doğru yola çıktığında belki de farklı şeyler hayal ediyordu. Kim bilir?
Emniyet müdürlüğündeki ifade alma işlemi -beklentilerin aksine- saatlerce sürdü. Koridorlarda bekleyenlerin meraklı bakışları arasında, kapıların açılıp kapanışını sayarcasına geçen o uzun saatler...
Beklenen Tahliye Gelmedi
Aslında herkes farklı bir senaryo yazmıştı kafasında. İfade sonrası tahliye mi, yoksa devam eden bir tutukluluk mu? Sonuç ikincisi çıktı. Ve işte o an -o kritik karar anı- her şeyi değiştirdi.
Gün, emniyet çıkışı doğrudan -hem de hiç vakit kaybetmeden- cezaevine sevk edildi. Bir nevi 'kısa süreli izin' gibiydi adeta. Dışarıdaki havayı soluyabildi mi bilemiyorum ama, cezaevi kapıları yeniden onu içeri aldı.
Adli Mekanizma İşliyor
Bu tür durumlarda -biliyorsunuz- her şey çok hızlı gelişiyor. Bir anda gündem değişiveriyor. Bugün de öyle oldu işte. Savcılık talimatı, emniyet işlemleri, nakil... Hepsi bir çarkın dişlileri gibi birbirine kenetlendi.
Peki ya sonrası? Hukuki süreç devam ediyor elbette. Ancak şu an için Gün, cezaevindeki yerini aldı. O eski, bildik duvarlar arasında...
Bu arada -söylemeden geçemeyeceğim- adliye koridorlarındaki fısıltılar hiç susmuyor. Kimileri 'beklenmedik' diyor bu gelişmeye, kimileriyse 'zaten belliydi' diye mırıldanıyor. Gerçek şu ki, hukuk kendi yolunda yürüyor. Ve biz sadece bu yolculuğun seyircileriyiz.