Güney Lübnan'da dün akşam saatlerinde başlayan ve tüm gece devam eden İsrail saldırıları, bölgeyi adeta bir cehenneme çevirdi. İsrail ordusunun füze ve topçu atışlarıyla başlayan yangınlar, rüzgarın da etkisiyle hızla yayılarak geniş ormanlık alanları küle dönüştürdü.
Olay yerinden gelen görüntüler insanın içini acıtıyor gerçekten. Alevlerin gökyüzünü kızıla boyadığı, duman bulutlarının kilometrelerce uzaktan görülebildiği o anlar... Yangın söndürme ekipleri neredeyse çaresizdi, çünkü saldırılar devam ettikçe yeni yangın noktaları ortaya çıkıyordu.
Sivil Yaşam Alarm Veriyor
Yangınların yanı sıra, doğrudan sivil yerleşim alanlarına yönelik saldırılar da ciddi hasara yol açtı. Marun al-Ras bölgesinde en az üç evin tamamen yıkıldığı, onlarcasının da ağır hasar gördüğü bildiriliyor. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırmış durumda - bir yanda evlerini terk etmek zorunda kalan aileler, diğer yanda gelecek korkusu...
Lübnanlı yetkililerin açıklamaları ise durumun vahametini gözler önüne seriyor. "Bu saldırılar savaş değil, yıkım" diyor bir yetkili, sesindeki öfkeyi gizlemeye çalışarak. Doğrusu, kim bu manzaraya öfkelenmez ki?
Uluslararası Sessizlik Eleştiriliyor
Ortadoğu'da yangın yerine dönen bu bölgede, uluslararası toplumun sessizliği ise dikkat çekici. BM'nin "kınama" açıklamalarının pratikte hiçbir işe yaramadığını görüyoruz maalesef. Bölge sakinleri, "Dünya nerede?" diye soruyor, haklı olarak.
Yangınlar kontrol altına alınmaya çalışılırken, bölgedeki gerilimin daha da tırmanmasından endişe ediliyor. İsrail-Lübnan sınırındaki bu gerilim, aslında tüm bölgenin kanayan yarası haline geldi. Ve görünen o ki, bu yara daha da derinleşecek...
Şu an için resmi kayıplara ilişkin net bir bilgi yok - ki bu bile başlı başına endişe verici. Ancak yerel kaynaklar, yangınların ve saldırıların çevreye verdiği zararın telafi edilemeyecek boyutta olduğu konusunda hemfikir.
