
İzmir'in kanayan yarası haline gelen bir kadın cinayeti, aslında daha önce defalarca sinyal vermiş. Canından olan kadının, katil eski eşi tarafından sadece öldürülmediği, daha önce de hedef alındığı ortaya çıktı. İnanması güç ama gerçek: Ayaklarından vurulmuştu.
Olay, sıradan bir günde, sıradan bir mahallede patlak verdi. Aslında hiç de sıradan olmayan, derinlemesine bir nefretin ve kontrol manyaklığının son perdesiydi bu. Boşanma davası devam eden çift arasındaki gerilim, en vahşi şekilde son buldu.
Peki nasıl oldu da bu kadar ileri gidilebildi? İşaretler çok önceden belliyken...
Ölümün Ayak Sesleri: İlk Kurşunlar
Katilin, daha önce de aynı kadını ayaklarından vurduğu belgelerle sabit. Yani bu, ani bir öfke patlaması falan değil. Sistemli, planlı ve işkenceye varan bir zulüm sürecinin finali. O ilk kurşunlar aslında bir nevi 'finalin provası'ydı, kimse anlamadı.
– İlk vurulma olayından sonra şikayetçi olmuştu.
– Adli makamlar devreye girmişti.
– Koruma tedbirleri konuşulmuştu.
Ama nafile. Nefret, kâğıt üzerindeki kararlardan daha güçlü çıktı maalesef. O kadar güçlü ki, sonunda cana kıydı.
Bir Sistem Nasıl Çöker?
Burada asıl sorgulanması gereken, bir kadının defalarca yardım çığlığı atmasına rağmen neden sonuç alınamadığı. Her şey yerli yerinde dururken – yasalar, polis, mahkemeler – nasıl oldu da bu cinayet engellenemedi? Bu, hepimizin üzerine düşünmesi gereken bir soru.
Uzmanlar diyor ki; şiddetin dozu giderek artar. Bugün tehdit, yarın küfür, öbür gün hafif bir itişme... Sonra belki bir tokat. Ve nihayetinde vurma, öldürme. İşte bu zincir erkenden kırılamadığında, sonuçları ağır oluyor.
Toplumsal Bir Yara: Rakamlar Ne Diyor?
Bu vakayı tekil bir olay olarak görmek en büyük hata. Arkada yatan devasa bir sorun var. İstatistikler, boşanma sürecindeki kadınların en yüksek risk grubunda olduğunu gösteriyor. Erkek, 'sahip olduğu' şeyi kaybetme korkusuyla adeta çıldırıyor ve sonunu getirebiliyor.
Peki çözüm? Sadece cezaların ağırlaştırılması yetmez. Önleyici mekanizmaların etkin çalışması, risk altındaki her kadına ulaşılması ve toplumsal zihniyetin değişmesi şart. Aksi takdirde, benzer haberleri okumaya devam edeceğiz.
Bu feci olay, hepimize bir kez daha düşünme fırsatı veriyor. Umalım ki, ders alınsın ve bir daha böyle acılar yaşanmasın.