Akşamın o alacakaranlık vaktinde, sıradan bir pazar günü birdenbire kabusa dönüştü. Manisa'nın Akhisar ilçesi - o bildik Ege kasabasının sakin sokaklarından birinde, insanın içini ürperten bir ses yankılandı. Bir tüfek patlaması.
Gülüzar A., hayatının baharında bir kadınken, en güvendiği insanın kurşunlarına hedef oldu. Evet, yanlış duymadınız - kocasıydı silahı çeken. Öyle sıradan bir tartışma değildi bu, ölümle sonuçlanan bir ihanetti adeta.
Olay Yerinde Kan Donduracak Manzara
İhbar üzerine bölgeye sevk edilen sağlık ekipleri ve polis, içler acısı bir tabloyla karşılaştı. Gülüzar A. yerde yatıyordu ve durumu kritikti. Hemen müdahale ettiler tabii - ama o silahın soğuk metalinden çıkan kurşun, çoktan ölümcül bir işini görmüştü.
Akhisar Şehir Hastanesi'ne yetiştirildiğinde doktorlar ellerinden geleni yaptılar. Ameliyathaneye aldılar, saatlerce uğraştılar. Fakat ne yazık ki... Gülüzar'ın yaraları ölümcüldü. Tüm çabalara rağmen hayata tutunamadı.
Fail Yakalandı Ama...
Olay sonrasında zanlı - evet, maalesef kocası - olay yerinden kaçmaya çalıştı. Ancak polis kısa sürede izini buldu ve gözaltına aldı. Şu an adalet önünde hesap vermeyi bekliyor.
Bu trajedi, aslında hepimizin bildiği ama görmezden geldiği o acı gerçeği bir kez daha hatırlattı bize: Aile içi şiddet denen o canavar, en güvenli sanılan yerlerde bile pusuya yatıyor. Ve maalesef ki çoğu zaman, en yakınlarımız eliyle vuruyor bizi.
Gülüzar'ın ardından yüreği yanan ailesi ve sevenleri için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. O Ege kasabasında bir aile yıkıldı, bir kadının hayalleri sonsuza dek söndü.
Bu tür olaylar - her seferinde - bize şunu düşündürtmeli: Toplum olarak ne zaman uyanacağız? Kadınlarımızın can güvenliğini sağlamak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Sorular havada asılı kalıyor, cevaplar ise hâlâ yok.