
Bir insanın yapabileceği en korkunç şey nedir diye sorsalar, sanırım cevap bu olurdu. Mehmet Altun isimli şahıs, 2016 yılında Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde gerçekleştirdiği vahşetle hafızalara kazındı. Aynı aileden tam 7 kişiyi acımasızca öldüren Altun'un cezası nihayet kesinleşti.
O geceyi hatırlayanlar hâlâ titriyor. Sanki bir kâbustu ama gerçekti. Altun, silahını alıp hiçbir acıma duygusu hissetmeden ateş etmişti. Kurbanlar arasında kadınlar, çocuklar... İnsanın içini acıtan bir tablo.
Yargıtay'dan Flâş Karar
Yıllar süren yargılamaların ardından 9. Ceza Dairesi, 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 140 yıl hapis cezasını oy birliğiyle onadı. Peki neden bu kadar ağır? Çünkü işlenen suç o kadar vahimdi ki...
- Planlı bir şekilde hareket edilmişti
- Kurbanlar savunmasız anlarında vurulmuştu
- Olay yeri adeta bir kan gölüne dönmüştü
Mahkeme heyeti karar gerekçesinde "Toplum vicdanını derinden yaralayan bu eylemler karşısında en ağır cezaların verilmesi kaçınılmazdır" ifadelerini kullandı. Haklılar da. Böyle bir vahşetin cezasız kalması düşünülemezdi.
O Gece Neler Yaşandı?
İşin en ürpertici yanı, Altun'un kurbanlarıyla akraba olmasıydı. Aile içi bir anlaşmazlık, böylesine korkunç bir sonuca yol açmıştı. Silah sesleriyle yarılan gecede, çocukların çığlıkları duyulmuştu. Komşular olaya müdahale etmeye çalışsa da ne yazık ki geç kalmışlardı.
Savcılık iddianamesinde, olayın "tasarlayarak ve acımasızca" işlendiği vurgulanmıştı. Zaten mahkeme de bu unsurları dikkate alarak kararını vermişti. Şimdi soru şu: Böyle bir ceza yeterli mi? Toplum olarak bunu tartışmamız gerekiyor belki de.