Adalet mekanizmasının dişlileri bazen öyle dönüyor ki, insanı şaşkınlığa uğratan gelişmelerle karşılaşıyoruz. Narin Gülcan'ın trajik ölümüyle ilgili davada yaşanan son gelişme de bunlardan biri oldu.
Hatırlayacaksınız - genç kadının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayda, 'suçluyu kayırma' iddiasıyla tutuklu yargılanan sanık artık cezaevinde değil. Mahkeme heyeti, neredeyse beklenmedik bir kararla tahliye yönünde oy kullandı.
Mahkeme Salonunda Yaşananlar
Son duruşmada savcı, iddianamedeki suçlamaları tekrar okudu. Fakat savunma tarafından getirilen itirazlar ve delil yetersizliği iddiaları, mahkeme heyetini farklı düşünmeye itti. Sanığın tutukluluk halinin devamı için yeterli şüphe unsuru bulunmadığına kanaat getirildi.
Oybirliğiyle alınan karar, adliye koridorlarında şaşkınlıkla karşılandı. Bazıları bunu adaletin işleyişi olarak görürken, diğerleri için bu durum yeni soru işaretleri doğurdu.
Davada Geriye Kalanlar
Aslında bu karar, davanın tamamen bittiği anlamına gelmiyor. Yargılama süreci devam edecek ancak sanık artık tutuksuz olarak yargılanacak. Tahliye kararının gerekçesinde, sanığın kaçma şüphesinin bulunmadığı ve delillerin karartılması ihtimalinin zayıf olduğu belirtildi.
Narin Gülcan'ın ailesi ve avukatları ise karardan memnun görünmüyor. "Adalet yerini bulsun" temennisinde bulunan aile, sürecin titizlikle takip edileceğini ifade etti.
Bu davanın seyri, Türkiye'deki adli sistemin işleyişine dair önemli ipuçları veriyor. Tutukluluk süreleri, delil yeterliliği ve yargılamanın seyri - tüm bu unsurlar aslında hukuk sistemimizin ne kadar karmaşık ve bazen de anlaşılması güç bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
Peki ya sonra? Davanın seyri merakla takip ediliyor. Tahliye kararıyla birlikte yargılama sürecinin nasıl ilerleyeceği ise hepimizin zihninde soru işareti olarak duruyor.