
O anları düşünmek bile insanın içini parçalıyor. İzmir'in soğuk bir sokakında, hayatının baharındaki bir kadın, ölüm korkusuyla annesine sığınıyor. Sevgi, belki de hayatının son anlarında, içgüdüsel olarak dünyadaki en güvenli limana yöneliyor: annesinin kollarına.
Görüntülerdeki her kare, yüreği burkan bir trajediyi anlatıyor. Sevgi'nin gözlerindeki korku, sesindeki titreme, annesine sarılış şekli... Tüm bunlar, insanlığın en temel içgüdüsünü hatırlatıyor: hayatta kalma mücadelesi.
Son Dilek: "Beni Koru Anne"
Oğuzhan Ç.'nin azmettirdiği iki kişi, Sevgi'yi adeta bir av gibi takip etmiş. Sokak ortasında, güpegündüz, insanlıktan nasibini almamış bu caniler, genç kadına 9 kez bıçak saplamışlar. Sevgi ise son nefesine kadar mücadele etmiş, annesine sığınmış, ondan yardım istemiş.
İnsanın aklı almıyor gerçekten. Nasıl bir nefret, nasıl bir vicdansızlık böyle bir vahşete sebep olur? Sevgi'nin annesinin çaresizliğini düşünsenize. Kızını koruyamamanın verdiği o tarifsiz acıyı...
Adalet Nerede?
Olayın failleri tutuklanmış, evet. Peki ya sonrası? Bu ülkede her gün onlarca Sevgi'nin hayatı kararıyor. Sistem, caydırıcı cezalarla donatılmadığı sürece, bu karanlık tablolar tekrarlanmaya devam edecek.
Sevgi'nin son anlarında annesine sığınması, aslında hepimize çok şey anlatıyor. Belki de tüm toplum olarak biraz daha fazla 'annelik' duygusu taşımalıyız. Birbirimizi korumalı, kollamalı, şiddetin her türlüsüne karşı dimdik durmalıyız.
Sevgi'nin acısı, hepimizin yüreğinde bir sızı olarak kalacak. Umuyoruz ki onun trajedisi, bu ülkede kadınların daha güvende olacağı günlerin başlangıcı olur.