
Hayat bazen öyle acımasız sürprizler yapar ki... İki evlatlarıyla masaya oturduklarında, bunun son buluşmaları olacağını nereden bilebilirlerdi ki? O akşam, her zamanki gibiydi her şey – ta ki görümcenin o meşhur el yapımı salçası sofraya gelene kadar.
Ortaya çıkan ifadeler ise yürek burkan detaylarla dolu. Anne, son anlarını şu sözlerle anlatıyor: "Görümcem el yapımı salça getirmişti. Hepimiz yedik. Ama sonra... her şey altüst oldu."
Masum Bir Akşam Yemeği Nasıl Kâbusa Dönüştü?
O gece mutfakta telaşlı ama mutlu bir hazırlık vardı. Tencereler fokurdadı, evi mis gibi yemek kokusu sarmıştı. Ailece oturup yemek yemenin o sıcaklığı... Kim bilebilirdi ki bu sıcaklığın yerini ölüm soğuğunun alacağını?
Baba ise olayı anlatırken hâlâ şaşkın: "Normal bir akşamdı. Yemekler lezzetliydi. Görümcenin salçası her zamanki gibi harikaydı. Ama gece yarısı... her şey değişti."
"Salçayı Ben Yaptım, Ama..."
Görümcenin ifadesi ise işin en dramatik kısmı. Kendi elleriyle hazırladığı salçanın böyle bir trajediye yol açacağını asla düşünememiş. "Yıllardır aynı tarifle yaparım" diyor, "hiç böyle bir şey olmamıştı. Anlamıyorum...".
O salça – her yıl aynı dikkatle hazırlanan, ailenin geleneksel lezzeti – nasıl oldu da ölüm saçtı? Bu soru, geride kalanların zihnini kemirip duruyor.
Son Sözler, Son Bakışlar
Anne, hastanede son anlarını anlatırken sesi titriyor: "Çocuklarımın yüzüne son kez baktım. Onları güvende sanıyordum. Meğer...". Cümlesini bitiremiyor. Kim bitirebilir ki?
O geceden geriye kalanlar: bitmemiş yemekler, yarım kalan sohbetler ve cevapsız kalan onlarca soru. Bir ailenin rutini, bir anda son buluvermişti.
Şimdi soruşturma derinleşiyor. O salçada ne vardı? Bir hata mı yapılmıştı, yoksa başka bir şey mi? Cevaplar aranıyor ama kaybedilenler geri gelmeyecek.
Bu trajedi, aslında hepimize bir şey hatırlatıyor: En sıradan anlar, en olağanüstü sonlara gebe olabiliyor. Ve aile yemekleri – o sıcak, güvenli ritüeller – bazen hayatın en acı ironilerine sahne olabiliyor.