Gözyaşları sel oldu, yürekler paramparça. İsrail'in o korkunç saldırısında can veren dokuz canımızın naaşı nihayet topraklarımıza getirildi. Kimi genç, kimi yaşlı, hepsi de masum insanlardı. Ne yazık ki artık aramızda değiller.
Olayın üzerinden saatler geçti ama acısı taze. Sanki dün gibi... İsrail güçlerinin hedef aldığı bölgede çalışma yürüten sivil vatandaşlarımız, o korkunç saldırıyla hayatlarını kaybetti. Kimi ailesine kavuşmayı beklerken, kimi de ekmeğinin peşindeydi. Hayat normal akışında devam ediyordu ta ki o lanet saldırıya kadar.
Acılı Aileler ve Bitmeyen Bekleyiş
Cenazelerin Türkiye'ye ulaşmasıyla birlikte ailelerdeki acılı bekleyiş son buldu ama yaralar derin. Her biri farklı hikayelere sahip bu insanların ortak kaderi, masumiyetleri oldu. İnsan hakları ihlali denince akla gelen tüm tanımları yerle bir eden bu saldırı, uluslararası arenada da büyük yankı uyandırdı.
Öyle ki -ve bu gerçekten içler acısı- saldırının hedef aldığı kişilerin tamamının sivil olduğu tüm dünya tarafından biliniyor. Buna rağmen İsrail'in bu pervasız tutumu, insanlık adına yüz kızartıcı bir durum.
Diplomatik Gerginlik Tırmanıyor
Türkiye, olayın ardından diplomatik kanalları hızla harekete geçirdi. Zira bu saldırı sadece dokuz canın kaybı değil, aynı zamanda uluslararası hukukun da açıkça ihlali anlamına geliyor. Dışişleri Bakanlığı'mız konuya ilişkin yaptığı açıklamada net ve kararlı bir dil kullandı.
Peki ya sonra? İşte asıl mesele burada başlıyor. İsrail'in bu tür saldırıları ne yazık ki ilk değil. Ancak Türkiye'nin tutumu oldukça net: Vatandaşlarının güvenliği her şeyden önemli.
Cenazelerin memlekete getirilmesi sürecinde yaşananlar ise apayrı bir dram. Ailelerin o çaresiz bekleyişi, gözlerindeki o tarifsiz acı... Kelimelerle anlatılacak gibi değil. Her biri farklı şehirlerden, farklı hayatlardan gelen bu insanlar, artık aynı kaderi paylaşıyor.
Belki de en trajik olanı, hayatlarını kaybedenler arasında genç yaştaki bireylerin de bulunması. Henüz hayatın baharındayken, bir anda her şeyin son bulması... İnsanın içini acıtan cinsten.
Uluslararası Tepkiler ve Sessiz Kalınan Gerçekler
Batılı ülkelerin bu konudaki sessizliği ise düşündürücü. Oysa aynı ülkeler, benzer durumlarda hemen insan haklarından bahsediyorlar. Çifte standart denilen şey tam da bu olsa gerek.
Sonuç olarak, dokuz masum insanımızı kaybettik. Acımız büyük, yasımız derin. Ancak bir gerçek var ki o da Türkiye'nin bu konuyu uluslararası platformlarda en üst düzeyde takip edeceği. Çünkü her can kıymetli, her hayat değerli.
Bu kara günü unutmayacağız. Unutturmayacağız da. İnsanlık adına yara alan bu olay, tarihin kara sayfalarından biri olarak hafızalarda yer edecek. Umuyoruz ki benzer acılar bir daha yaşanmaz, kimse evladını, eşini, dostunu bu şekilde kaybetmez.