
Antalya'nın göbeğinde, sıcak bir yaz akşamında bile içinizi ürpertecek bir sessizlik çökmüştü o eve. Murat ve Ayşe T. çifti—ikisi de 70'ini aşkın—artık dayanacak güçleri kalmamıştı. Komşularının bitmek bilmeyen gürültüsü, hakaretleri ve sürekli rahatsız etmeleri, onları ölümü bir kurtuluş olarak görmeye zorlamıştı.
Kim derdi ki? Emeklilik hayalleriyle alınan müstakil ev, bir kabusa dönüşecek. Alt kattaki komşu—adeta bir beton delici—sürekli delme, vurma, kırma işleriyle uğraşıyordu. Gecenin bir yarısı bile. Bazen öyle bir gürültü kopuyordu ki, sanki deprem oluyor sanırdınız.
Son Çare: Polis ve Savcılık
Çareyi poliste aradılar. Defalarca. Ama nafile. Polis geldi, uyardı, gitti. Sonra yine aynı terane. Savcılığa başvurdular, belki bir çözüm bulunur diye. O da yetmedi. Komşu, yılmak bilmiyordu. Sanki amacı onları çıldırtmaktı.
Ve o son gece… Belki de artık umutlarının tükendiği o an. Murat amca, önce eşi Ayşe'yi vurdu. Sonra kendini. Evin içinde ölüm sessizliği. Dışarıda ise hâlâ devam eden bir hayat—ve o lanet gürültü.
Komşu: "Benim haberim yok" dedi ama...
Olay yerine gelen polis, alt kattaki komşuyu sorguladı. Adam, "Benim bir şeyden haberim yok" dese de, yaşlı çiftin bıraktığı notlar ve yapılan şikayetler gerçeği yansıtıyordu. Psikolojik şiddetin ne denli ölümcül olabileceğini hepimize bir kez daha hatırlattı bu acı olay.
Antalya'da yaşanan bu dram, komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Belki de hepimiz, etrafımızdakilere karşı biraz daha duyarlı olmalıyız. Kim bilir, belki bir gülümseme veya anlayışlı bir söz, bir hayat kurtarabilir.