Mahkeme salonunda duyulan o çığlık herkesi derinden sarstı. Yavuz Sultan Selvi, gözlerinden süzülen yaşlara hakim olamıyordu. İçinde biriken acılar, yılların öfkesi kelimelere dökülürken, salon adeta nefesini tutmuştu.
"Beni tutuklattın, yaktın" diye haykırdığı an, zaman durmuş gibiydi. Bu sadece bir cümle değil, yıllara yayılan bir ızdırabın patlamasıydı. Her kelimesi yürekte derin yaralar açıyordu.
Gözaltı Sürecinin Ağır Bilançosu
Selvi'nin anlattıkları, adeta bir insanlık dramıydı. Gözaltına alındığı o karanlık günleri anlatırken sesi titriyor, kelimeler boğazında düğümleniyordu. 7 gün boyunca neler yaşadığını anlatışı, mahkeme heyetini bile derinden etkilemişti.
İşte o anlar:
- Gözaltına alınırken yaşadığı şok ve korku
- 7 gün süren tutukluluk sürecinin psikolojik yıkımı
- Adalete olan inancının sarsılışı
- Ailesinden uzak kalmanın verdiği tarifsiz acı
Mahkeme salonunda dökülen her gözyaşı, aslında sistemin bir eleştirisi gibiydi. Selvi'nin yaşadıkları, sadece kişisel bir trajediden ibaret değil, daha büyük sorunların habercisiydi sanki.
Adalet Arayışının İnsan Hali
O mahkeme salonunda Yavuz Sultan Selvi sadece bir sanık değildi. O, adalet sisteminin içinde kaybolmuş, çaresizliğin sembolü haline gelmişti. Yaşadığı her an, aslında hepimizin bir gün karşılaşabileceği o korkunç ihtimalin yansımasıydı.
Peki ya sonrası? O çığlığın ardından ne değişti? Mahkeme kararı beklenirken, herkes kendi içinde bu soruları soruyordu. Belki de bu davadan çıkacak en önemli sonuç, adalet mekanizmasının insani yüzünü hatırlamak olacaktı.
Unutmayalım ki, her tutuklama kararının ardında bir insan hikayesi var. Yavuz Sultan Selvi'nin hikayesi de bunlardan sadece biri. Ama onunki, belki de birçok şeyi değiştirecek türden bir hikaye.