Kim derdi ki o sıradan telefon görüşmesinin sonu böyle bitecek? İzmir'de, adeta bir gerilim filminden fırlamış gibi duran bir sahne yaşandı. Her şey, bir vatandaşın polise yaptığı ihbarla başladı. Telefonun diğer ucundaki kişi, kendisini emniyet görevlisi olarak tanıtıyor ve kurbanı, 'hesabınıza terör örgütü tarafından para yatırıldı' yalanıyla avucunun içine alıyordu. Amacı belliydi: Paraları ve değerli eşyaları toplayıp buharlaşmak.
Ama o da ne? Planında bir gedik vardı. Karşısındaki kişi, soğukkanlılığını koruyarak polisi arayıp durumu anlattı. İşte o anda, emniyet ekipleri müthiş bir strateji kurdu. Mağdurun, dolandırıcıyı bulunduğu binaya çağırmasını sağladılar. Ve beklemeye koyuldular.
O An: Kapı Çalındı ve...
Biraz sonra kapı çalındı. Gelen, elinde poşetlerle 'altın ve paraları toplamak için' gelen şüpheliydi. Tam o sırada, saklanan ekipler sahneye fırladı. Şüpheli, olan biteni anlamaya fırsat bulamadan etkisiz hale getirildi. Yüzündeki şaşkın ifade, her şeyi anlatıyordu adeta. Belki de ilk defa tuzağa düşmüştü.
Yakalanan şüphelinin üzerinde yapılan aramada, suç örgütüyle bağlantılı olduğu düşünülen birçok iletişim aracı ve belge ele geçirildi. Polis, bu kişinin daha önce benzer yöntemlerle birçok kişiyi dolandırdığından şüpheleniyor. Soruşturma derinleştiriliyor. İnanılmaz bir operasyondu, hem de ne operasyon!
Bu olay, vatandaşların bu tarz aramalara karşı nasıl tetikte olması gerektiğinin bir kanıtı aslında. Resmi kurumların bu şekilde para veya altın talep etmeyeceğini bir kere daha hatırlatalım. Şüpheli durumlarda en yakın karakola başvurmak, her zaman en doğrusu. Bu sefer kazanan, suçlular değil, kanunun kendisi oldu.
