
Ankara'nın politik atmosferi bugün yine hareketliydi. Öyle ki, ABD Büyükelçiliği'nin önü adeta bir öfke denizine dönüştü. İnsanlar, ellerinde pankartlar, öfkeli ama bir o kadar da kararlı görünüyorlardı. Gazze'de yaşananlara sessiz kalmamak için toplanmışlardı—ve seslerini duyurmakta kararlıydılar.
Kalabalık, neredeyse her yaştan insanı bir araya getirmişti. Üniversiteli gençler, yaşlı amcalar, örtülü kadınlar… Hepsi aynı acının etrafında kenetlenmişti. 'Katil İsrail', 'ABD Ortak' sloganları, soğuk havaya rağmen bir sıcaklık katıyordu oraya. İnsanların yüz ifadeleri—o an—her şeyi anlatmaya yetiyordu aslında.
Protestonun organize edilme şekli dikkat çekiciydi. Gruplar halinde gelmişlerdi, dağınık değillerdi. Polis de önlem almıştı elbette. Barikatlar, çevik kuvvet ekipleri… Ama olay çıkmadı. Sadece sloganlar ve pankartlar vardı. Ve bir mesaj: 'Durun artık!'
Pankartlarda yazanlar ise oldukça çarpıcıydı. 'Gazze'de soykırım var' ifadeleri dikkat çekiyordu. Bir diğerinde, 'ABD, İsrail'in katliam ortağıdır' yazıyordu. Bu kadar net, bu kadar sert ifadeler… Diplomasi dilinden uzak, doğrudan halkın tepkisiydi duyulan.
Aslında bu protesto, sadece Ankara'yla sınırlı değil. Tüm dünyada yankılanan bir tepkinin yerel bir yansıması. Sosyal medyada da gördük—İstanbul, İzmir, hatta Londra ve New York'ta benzer eylemler var. İnsanlık, Gazze'de olanlara kayıtsız kalmıyor. Ve Ankara'daki bu grup, bu küresel çığlığın bir parçası oldu.
Protestocularla yapılan kısa görüşmelerde hissettikleri öfke ve çaresizlik açıktı. 'Artık yeter' diyorlardı. 'Dünya ne zaman harekete geçecek?' diye soruyorlardı. Kimisi 'ABD, İsrail'e verdiği desteği çekmeli' derken, kimisi de BM'nin acilen adım atmasını istiyordu.
Orada olmak—o atmosferi solumak—insana çok şey hissettiriyor. Sadece bir haber değil, yaşanan bir andı. Ve maalesef, Gazze'de devam eden insanlık dramı bitene kadar bu tür eylemlerin süreceği aşikar.