
İşte o geceyi hiç unutamıyorum. Saatler gece yarısını geçmişti, televizyondan gelen o tuhaf yayınla irkildim. Bir şeyler ters gidiyordu, içimdeki ses 'Hayır, bu olamaz!' diye bağırıyordu sanki.
Mutfaktaki ekmek bıçağı ilk gördüğüm şey oldu. Belki de o an, tarihin en sıradan nesnesiyle en olağanüstü direnişe tanık olacaktık. Bıçağı belime sokup kapıyı çarptığımda, sokakta zaten bir hareketlilik vardı.
Bir Milletin Uyanışı
İnsanlar pijamalarıyla, terlikleriyle dışarı fırlamıştı. Kiminin elinde sopa, kiminin sadece yumrukları... Hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk: 'Buna izin vermeyeceğiz!'
Topuz, o geceyi anlatırken gözlerindeki o ateşi hâlâ görüyorsunuz. 'Asker kıyafetli hainler tanklarla gelirken, bizim tek silahımız yüreğimizdi' diyor ve ekliyor: 'Ama biliyor musunuz? O gece öğrendim ki, bir halkın iradesi karşısında hiçbir tank dayanamaz.'
Direnişin Sembolü: Ekmek Bıçağı
Belindeki ekmek bıçağıyla tankların önüne dikilen kadınlar, gençler, yaşlılar... Hepsi birer kahramandı. Topuz, 'Normalde mutfak aleti olan o bıçak, o gece özgürlüğümüzün sembolü oldu' diye anlatıyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gelen zafer, belki de Türkiye'nin en büyük sınavlarından birini verdiği andı. Topuz, 'O gece herkes birbirinin kardeşi oldu' diyor. 'Ve inanın, o birlik ruhunu hiç kaybetmedik.'