
Londra’nın tarihi sokakları bugün alışılmadık bir kalabalığa sahne oldu. Binlerce insan, adeta bir nehir gibi akarak şehrin merkezini doldurdu. Peki ama neden? Sebep, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın İngiltere ziyareti ve tabii ki Gazze'de devam eden insanlık dramı.
Protestocular, Trump'ın İsrail-Filistin çatışmasındaki tutumunu ve Gazze'de yaşananlara sessiz kalmasını protesto etmek için bir araya geldi. «Trump'a hayır!», «Gazze için adalet!» sloganları, soğuk havaya rağmen ısıtan bir direnişe dönüştü.
Görülmemiş Bir Kalabalık
Öyle bir kalabalıktı ki, polis barikatları neredeyse anlamsız kaldı. İnsan seli, parlamentonun önünden başlayarak ana caddelere kadar uzandı. Kimi aileleriyle, kimi arkadaş grubuyla, kimiyse yalnız ama gür bir sesle oradaydı. Hepsinin ortak bir derdi vardı: İnsanlık onuru.
Trump'ın ziyareti resmi olarak «özel» olarak nitelendirilse de, halkın tepkisi her şeyden daha görünürdü. Belki de bir zamanların güçlü lideri, bugünün dünyasında nasıl bir karşılık bulduğunu bir kez daha gördü – ve bu pek de iç açıcı değildi.
Semboller ve Sloganlar
Pankartlarda sadece siyasi mesajlar yoktu. Bir kadın, «Çocuklar ölmesin» yazılı döviziyle saatlerce yürüdü. Bir grup genç, Filistin bayraklarıyla sessizce oturma eylemi yaptı. İnsanların yüz ifadeleri, kelimelerden daha güçlü şeyler anlatıyordu: Öfke, umut, yorgunluk ve direnç… Hepsi bir aradaydı.
Protestonun organizatörlerinden biri, «Amacımız sadece Trump'ı değil, dünyanın dört bir yanındaki adaletsizliği protesto etmek» dedi. Gerçekten de, bu gösteri sadece bir ziyaretten daha fazlasıydı. Küresel bir vicdan muhasebesiydi adeta.
Sonuç Ne Olacak?
Böyle protestolar değişim getirir mi? Kim bilir… Ama bugün Londra'da yaşananlar, insanların hâlâ umut ettiğini ve sesini çıkarmaktan vazgeçmediğini gösterdi. Trump belki bu protestoları görmezden gelecek, belki tweet atacak – ama sokakların sesi, bir süre daha kulaklarda çınlamaya devam edecek.
Ve belki de asıl önemli olan da bu: Ses çıkarmak, duyulmak ve bir daha asla «duymadım» denmemesi için çığlığı yükseltmek.