Gece yarısı sokakların sessizliğinde çalınan motor alarmları artık İstanbul'un bir gerçeğiydi. Ta ki polisin titiz çalışması bu karanlık işin üstünü açana kadar.
Neredeyse profesyonelce işleyen bir sistem vardı: birisi motorları çalıyor, diğeri plakaları değiştiriyor, ötekiler ise sessizce piyasaya sürüyordu. Ama her güzel (!) şeyin bir sonu var derler ya, işte öyle oldu.
Operasyonun Perde Arkası
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, son dönemde artan motosiklet hırsızlığı şikayetleri üzerine harekete geçti. Aslında işin iç yüzü tahmin ettiklerinden daha karmaşıktı. Bu sıradan hırsızlar değil, organize bir çeteydi.
Şüphelilerden M.A.'nın işi motorları çalmaktı. Öyle ustaydı ki, bir motosikleti saniyeler içinde ele geçirebiliyordu. Arkadaşı M.E. ise çalınan araçların kimliklerini değiştirme konusunda adeta bir sanatçıydı. Plakalar, şaseler - her şey yeniden şekilleniyordu.
Adaletin Sessiz Yürüyüşü
Polis, aylar süren teknik ve fiziki takibin ardından dört şüpheliyi yakalamayı başardı. Evet, yakalamak bir şeydi ama asıl zor kısım suçlarını kanıtlamaktı.
Mahkeme sürecinde olaylar gelişti. Sanıklar kendilerini savunmaya çalıştı tabii. Ancak deliller o kadar güçlüydü ki, savunmaları havada kaldı. Nihayetinde, "suç işleme bakış açıları ve delillerin durumu" göz önüne alınarak dördü de tutuklanma kararıyla yüz yüze kaldı.
İstanbul Adliyesi'nde verilen bu karar, aslında sadece dört kişiyi değil, organize motosiklet hırsızlığının belini de kırdı. Şimdi cezaevi kapıları onları bekliyor.
Bu olay bize ne mi anlatıyor? Belki de şunu: İstanbul'da artık hırsızlık yapmak o kadar da kolay değil. Polis gözünü dört açmış durumda ve adalet her zaman eninde sonunda yerini buluyor.