Gün ortasında, herkesin işine gücüne baktığı o sıradan saatlerde, iki ayrı petrol istasyonunda birden kan donduran sahneler yaşandı. Önce bir market bölümü, ardından da pompa başındaki masum bir çalışan... Sanki bir senaryo gibiydi ama ne yazık ki gerçekti.
İlk vaka, insanların alışveriş yaptığı bir markette patlak verdi. Birdenbire, kim oldukları belirsiz kişiler içeri daldı. Hiç vakit kaybetmeden, sanki daha önce defalarca yapmışlar gibi, kasaya yöneldiler. Para çekmecelerini boşaltırken gözlerinin ucuyla etrafı kolaçan ediyorlardı. O an orada olan müşteriler donakaldı - ne yapacaklarını şaşırdılar, çünkü böyle bir şeyi hiç beklemiyorlardı.
Peş Peşe Baskınlar
Aynı günün içinde, başka bir benzinlikte ikinci perde başladı. Bu sefer hedefte pompa görevlisi vardı. Adamcağız işini yapıyordu, kimseye zararı dokunmuyordu. Ama birden... İki şüpheli, sanki gölgelerden çıkmış gibi belirdi. Pompacıya doğru yürüdüler, hiç tereddüt etmeden. İşte o an her şey altüst oldu.
"Paramı ver!" diye bağırdılar. Seslerindeki o soğuk ton, insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyordu. Zavallı çalışan ne yapabilirdi ki? Elleri titreyerek para çekmecesini açtı. Hırsızlar parayı kapıp, rüzgar gibi kayboldüler. Geride ise şok geçiren bir adam ve olayı anlamaya çalışan şaşkın müşteriler kaldı.
Güvenlik Açığı mı, Cesaret mi?
Bu olaylar bize ne anlatıyor? İki farklı benzinlik, iki farklı soygun... Ama yöntem neredeyse aynı. Suçluların bu kadar pervasız olması, gün ışığında bu işleri göze almaları, aslında çok daha büyük bir soruna işaret ediyor olabilir.
Güvenlik kameraları her şeyi kaydetmiş. Polis incelemeleri sürüyor. Peki ya sonra? Bu tür yerlerde çalışan insanlar artık kendilerini güvende hissedebilecekler mi? İşe giderken içinizde bir korku olması ne kadar korkunç bir duygu...
Belki de bu olaylar bize şunu hatırlatıyor: Her an her yerde olabilir böyle şeyler. Hazırlıklı olmak, tetikte olmak lazım. Ama kim, ne kadar hazırlıklı olabilir ki? İnsan sadece işini yapmaya çalışıyor sonuçta.
