
Gözyaşları, yirmi dört uzun yılın o ağır yükünü bile silip atamıyor Hatice Nine'nin yanaklarındaki o derin çizgilerden. İçinde, taptaze bir yara gibi kanamaya devam eden bir hasret var. Oğlu İbrahim'e duyduğu özlem, ilk günkü kadar delici ve yakıcı.
"O günü dün gibi hatırlıyorum," diyor, sesi adeta bir yaprak gibi titreyerek. "Sanki zaman dondu, hiç ilerlemedi. Her sabah gözümü aynı acıyla açıyorum." 1999 yılının o kader günü, henüz 11 yaşındaki İbrahim, Antalya'nın Kumluca ilçesinde oyun oynamak için evden çıktı ve bir daha hiç geri dönmedi. O günden sonra her şey altüst oldu.
Hatice Nine için hayat, adeta durağan bir bekleyişe dönüştü. Evin her köşesi, küçük İbrahim'in kahkahalarıyla yankılanıyor gibi. Pencereden her bakışında, onun sokağın köşesinden dönüp geleceği hissine kapılıyor. Bu, bir annenin yüreğine kazınmış en derin, en tarifsiz acılardan biri.
Bitmeyen Bir Arayış: Umut Hiç Tükenmiyor
Yıllar belki geçip gitti, ama Hatice'nin azmi ve umudu asla tükenmedi. Yetkililerle sayısız görüşme, kapı kapı dolaşmak, elinde fotoğraflarla insanlara sormak... Hepsi, oğluna kavuşma arzusunun küçük birer parçasıydı. "İnsanlar bana 'Artık vazgeç' dedi," diye anlatıyor, "Ama bir anne nasıl vazgeçer? Yüreğimin bir parçası kopup gitti işte. Onsuz tamam değilim."
İbrahim'in kaybolduğu gün giydiği kıyafetlerin her bir detayını hâlâ ezbere sayabiliyor. Mavi tişörtü, biraz eskimiş kot pantolonu... Anılar, onun için bir hazine kadar değerli. Bazen öyle anlar oluyor ki, sokakta gördüğü yaşıt birini oğlu sanıp heyecandan yüreği ağzına geliyor. Sonra o acıtan gerçekle yüzleşiyor tekrar.
Bir Annenin Yalvarışı: "Oğlum, Gel Artık!"
"İbrahim, canım oğlum!" diye sesleniyor adeta ekrana bakarak. "Neredesin? Buralardaymışsın gibi hissediyorum içim. Belki de bir gün çıkıp geleceksin kapıma. Ben seni bekliyorum, hep bekleyeceğim."
Bu dokunaklı çağrı, sadece kendi oğluna değil, belki de onun gibi kayıp bir evladı olan tüm annelere ithaf. Hatice Nine'nin gözlerindeki o derin keder, asla dinmeyen bir feryat gibi. Onun hikayesi, kaybolan bir çocuğun trajedisinden çok daha öte; bir insanın, bir annenin asla pes etmeyen ruhunun kanıtı.
Ve bekleyiş sürüyor. Her gün, her saat, her saniye... Umut, en karanlık anlarda bile bir kandil gibi yanmaya devam ediyor içinde. Belki de yarın, belki bir sonraki gün... Kim bilir?