
Dünya bir yılda döndü dolaştı, mevsimler değişti ama Hatay'ın kalbindeki o donmuş an, 6 Şubat sabahının 04.17'sinde takılıp kaldı sanki. İnsanın içini acıtan bir sesti önce, sonra her şey… Her şey alt üst oldu.
O geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Hatay'ın sokaklarında dolaşan hüzün, bir türlü dağılmak bilmiyor. İnsanlar, bir yıl önce kaybettiklerinin hayaletleriyle yaşıyor adeta.
Enkazın Tozu Hâlâ Havada
Belki de en acı tarafı bu: zaman geçiyor ama acı geçmiyor. Kayıp yakınları, yıkıntıların arasında dolaşırken hâlâ aynı boş bakışlarla etrafa bakıyor. Kimi bir çocuğunun fotoğrafını sıkı sıkı tutuyor, kimi eşinin en sevdiği kazağı kokluyor. Anlayacağınız, burası hâlâ bir matem şehri.
Hatay'da hayat, resmen ikiye bölünmüş durumda: 'o günden önce' ve 'o günden sonra'. İnsanların yüzündeki ifade bile değişti; artık daha derin, daha düşünceli ve evet, daha kırgınlar.
“Bir Yıldır Uyuyamıyorum”
Ahmet Yılmaz (isim değiştirilmiştir), o gece kaybettiği eşi ve iki çocuğu için her gün enkaz başına geliyor. “Her sabah aynı kabusla uyanıyorum” diyor ve devam ediyor: “Sesler hâlâ kulaklarımda. Bir yıldır tek bir gece bile deliksiz uyuyamadım. Bu acı, benimle mezara kadar gidecek galiba.”
Onun gibi yüzlercesi var. Kimi anonslardan, kimi sallanan avizeden, kimi de yataklarının aniden titremesinden ürküyor hâlâ. Travma, şehrin üzerine çökmüş gri bir bulut gibi.
Hatay'ın Sessiz Çığlığı
Şehrin birçok noktasında anıtlar, çiçekler, notlar bırakılmış. “Seni çok özledim kızım”, “Babacım, neredesin?” yazıları insanın yüreğini burkuyor. İnsan ister istemez düşünüyor: Bu acıyı tarif etmek mümkün mü?
Psikologlar, özellikle çocuklar ve gençlerde derin travma izleri olduğunu söylüyor. Uyku bozuklukları, kabuslar, ani seslerden irkilme… Hatay, sadece binaların değil, ruhların da enkaz altında kaldığı bir yer artık.
Ve işin belki de en acıklı yanı: kayıpların sayısı o kadar fazla ki, her ailenin, her ferdin acısı bir diğerine karışıp, şehrin üzerinde ağır bir matem havası oluşturuyor.
Yaralar Sarılıyor Mu?
Resmi rakamlar, binaların yüzde kaçının yıkıldığını söylese de, asıl yıkımın rakamlara sığmayacağı aşikar. Yeniden yapılanma çalışmaları sürüyor evet, ama insanların içindeki o korkuyu, o sarsıntıyı tamir etmek o kadar kolay mı?
Hatay halkı, bir yandan hayata tutunmaya çalışıyor, bir yandan da her an tetikte. “Acaba yine olur mu?” sorusu, zihinlerini kemirip duruyor. Bu, belki de en zoru: güven duygusunu yeniden inşa etmek.
Bir yıl geçti. Ama Hatay için zaman, hâlâ o soğuk şubat sabahında donup kalmış gibi. Acı dinmedi, dinmeyecek de. Geriye kalan, sadece bir şehirdeki yıkım ve binlerce yürekteki o büyük boşluk…