
Antalya'nın gözde turizm noktalarından Konyaaltı Sahili'nde perşembe günü yaşanan o korkunç olay, dört gün sonra acı bir sonla noktalandı. Denize düştükten sonra bir daha kıyıya dönemeyen iş insanı Halit Yükaya'ya ulaşıldı. Evet, maalesef hayata değil, ölüme...
68 metre. İşte o derinlik, Yükaya'nın son uykuya daldığı yer oldu. Dalgıçların oksijen tüplerinden çıkan baloncuklar adeta gözyaşlarına karıştı derinlerde. Dört gün boyunca süren o hummalı arama, nihayet son buldu ama ailesinin acısı daha yeni başlıyor.
Son Görülme Anı ve Çaresiz Bekleyiş
O gece her şey normal görünüyordu belki de. Halit Yükaya, teknede keyifli vakit geçiriyordu. Ancak kaderin cilvesi mi dersiniz, talihsizlik mi - bilemiyoruz - onu denizin soğuk sularına çekti. Ve bir daha da çıkamadı.
Ailesi o anları düşünmek bile istemiyor. "Denize düştü" cümlesi ne kadar kısa ama ardında nasıl bir trajedi barındırıyor. Sahilde çaresizce bekleyenler, umutla denize bakan gözler, her dalgada yükselen heyecan ve sonrasında düşen hüzün...
68 Metredeki Acı Keşif
Dalgıçlar için de kolay olmadı bu keşif. 68 metre derinlik - bu, her babayiğidin harcı değil. Basınç, karanlık ve bilinmezlikle dolu bir ortam. Ve orada, derinlerin sessizliğinde Yükaya'nın cansız bedeniyle karşılaşmak...
Arama ekipleri o dört gün boyunca hiç pes etmedi. Sahil Güvenlik, dalgıçlar, yerel halk - herkes seferber oldu. Teknelerle, drone'larla, sonar cihazlarıyla tarandı metrelerce kıyı şeridi. Ta ki o acı haber gelene kadar.
Artık arama değil, çıkarma operasyonu başladı. Cansız bedeni su yüzeyine çıkarmak için hummalı bir çalışma. Dalgıçların titizlikle yürüttüğü bu zorlu görev, nihayet meyvesini verdi.
Ailenin Bitmeyen Acısı
En zoru da aileye bu haberi vermek olsa gerek. Dört gün boyunca umutla bekleyen bir aileye "bulduk" demek ama "yaşıyor" diyememek... İşte acının en katmerlisi.
Halit Yükaya artık yok. Ardında sevenlerini ve derin bir hüzün bırakarak gitti. Belki de denizi çok seviyordu, kim bilir? Son uykuya da en sevdiği yerde, mavinin koynunda daldı.
Antalya'da yaşanan bu elim olay, aslında hepimize bir şeyleri hatırlattı: Hayatın ne kadar kısa ve ne kadar kıymetli olduğunu. Bir anlık dalgınlık, bir anlık talihsizlik ve geri dönüşü olmayan bir yolculuk...