
Yerin dibinden gelen o tanıdık uğultu yine kendini hissettirdi bugün. Öyle ya, bu coğrafyada yaşamanın bedeli biraz da sallantıyla yaşamak değil mi?
AFAD ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nin kayıtlarına göre, 29 Eylül Pazartesi günü Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde hafif ve orta şiddette depremler meydana geldi. Aslında rutin sayılabilecek bu sarsıntılar, şu gerçeği bir kez daha hatırlattı: Bu topraklarda ayakta kalmanın yeri geliyor, zemini iyi tanımaktan geçiyor.
İşte Son 24 Saatin Deprem Haritası
Bugünkü depremlerin dağılımına baktığımızda -hani şu 'nerede otursak daha güvende oluruz' sorusunu sorduran cinsten- Ege ve Akdeniz bölgelerinin yine aktif olduğunu görüyoruz. Özellikle İzmir çevresi, bugün de küçük çaplı da olsa sallanmaya devam etti.
En dikkat çeken depremlerden biri, Kuşadası Körfezi'nde meydana gelen 3.8 büyüklüğündeki sarsıntı oldu. Denizin derinliklerinden gelen bu titreme, sahildekiler tarafından hafifçe hissedildi. 'Acaba büyür mü?' diye içinden geçirenler oldu mutlaka - insanın doğası işte.
Diğer Kayda Değer Sarsıntılar
- Manisa'nın Demirci ilçesinde 2.9 büyüklüğünde bir deprem daha yaşandı - neredeyse hissetmeyecek kadar hafif
- Muğla'nın Marmaris açıklarında 3.1 büyüklüğünde deniz tabanlı sarsıntı kaydedildi
- Antalya'nın Finike ilçesi yakınlarında 2.7 büyüklüğünde küçük bir yer sarsıntısı
Bu depremlerin çoğu -ne mutlu ki- hasara yol açacak büyüklükte değildi. Ama şunu unutmayalım: Küçük sarsıntılar, büyük depremlerin habercisi olmak zorunda değil elbette, fakat hazırlıklı olmanın zararı yok.
Peki Ya Dereler?
Bugünkü verilere baktığımda aklıma hep şu geliyor: Bu küçük depremler, yer kabuğunun derinliklerinde neler olup bittiğine dair bize ipuçları veriyor aslında. Uzmanların dediği gibi, 'küçük depremler büyüklerin enerjisini boşaltır' teorisi her zaman geçerli değil maalesef.
Özellikle Ege Bölgesi'ndeki bu hareketlilik -bana kalırsa- bölgenin tektonik karakterinden kaynaklanıyor. Afrika levhasının Anadolu levhasının altına dalması, bu bölgede sürekli bir gerilim yaratıyor. Doğa ana, enerjisini zaman zaman böyle minik sarsıntılarla, zaman zaman da -maalesef- büyük depremlerle boşaltıyor.
Deprem değil, bina öldürür sözünü artık hepimiz ezberledik. Peki ya hazırlık? Evdeki dolap sabitlemeleri, acil durum çantası, aile buluşma planı... Bunları yapanımız ne kadar çok? İşte asıl mesele bu!
Bugünkü depremler bize bir kez daha hatırlattı: Bu topraklarda yaşamanın bir bedeli var ve bu bedeli ödemenin en akıllıca yolu, hazırlıklı olmaktan geçiyor. Umarım hep böyle küçük sarsıntılarla hatırlarız bu gerçeği.