
Güneşin kavurucu sıcaklığının her yeri yakıp kavurduğu o yaz gününde, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesi asla unutamayacağı bir trajediye uyandı. Sanki her şey normal akışında ilerliyordu ta ki o korkunç haber gelene kadar.
10 yaşındaki M.E., belki de sadece arkadaşlarıyla oynamak için evden çıkmıştı. Kim bilebilirdi ki o sulama kanalının soğuk sularının onun sonu olacağını? İnsan düşünmeden edemiyor - o an ne yaşamıştı acaba küçük çocuk?
Çaresiz Bekleyiş
Olay yerine ulaşan itfaiye ekipleri, adeta zamanla yarışıyordu. Her saniye altın değerindeydi ama ne yazık ki doğa bazen acımasız olabiliyor. Suyun hızlı akışı, kurtarma çalışmalarını neredeyse imkansız hale getiriyordu.
İtfaiye ekipleri tam 2 saat boyunca mücadele ettiler. İnsanın içini acıtan bir mücadeleydi bu. Belki de her biri kendi çocuğunu kurtarmaya çalışıyormuş gibiydi. Ama bazen tüm çabalar yetmiyor işte.
Acı Son
Sonunda o korkunç an geldi. Çocuğun cansız bedeni suyun karanlık kollarından çıkarıldığında, orada bulunan herkesin yüreği paramparça oldu. Sanki zaman donmuştu o an.
Ambulans doktorları yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söylediklerinde, bir annenin dünyası yerle bir oldu. O acıyı tarif etmek kelimelerle mümkün değil gerçekten.
Bu olay, aslında hepimizin düşünmesi gereken bir konuyu bir kez daha gündeme getirdi. Sulama kanallarının etrafındaki güvenlik önlemleri yeterli mi? Kaç can daha bu şekilde kaybedilecek?
Küçük M.E.'nin acı kaybı, bize hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bir anlık dikkatsizlik, bir ömür boyu sürecek acıya dönüşebiliyor maalesef.