O gün her şey normal başlamıştı. İnsanlar günlük telaşlarına dalmış, alışveriş yapıyor, işlerinin peşinde koşuyorlardı. Ta ki yerin derinliklerinden gelen o tanıdık ama bir o kadar da ürperten uğultuya kadar.
Marmara'nın mavi sularının altında bir şeyler hareketlenmişti. Ve bu hareketlilik kendini saat 14:37'de hissettirdi. 4.1 büyüklüğündeki deprem, denizin derinliklerinden yükselip karaya ulaştığında, Bursa'daki bir telefoncu dükkanında hayat bir anlığına dondu.
Kamera Lensine Yansıyan Korku
Dükkandaki güvenlik kamerası, o anları belki de en çarpıcı şekilde kaydetti. Raflardaki telefonların sallanmaya başlamasıyla birlikte, çalışanların yüzlerindeki şaşkınlık ifadesi yerini tedirginliğe bıraktı. Sanki zaman yavaşlamıştı - her saniye bir saat gibi geliyordu.
İlk sarsıntıyla birlikte "Deprem!" sesi yankılandı dükkanda. Müşteriler ve personel, içgüdüsel bir refleksle kendilerini güvenli bir noktaya atmaya çalıştı. Kimi kapı eşiklerine yöneldi, kimi de sağlam görünen masaların altına girdi. O anki paniği tarif etmek gerçekten zor - insan yüreğinin nasıl da yerinden oynayabileceğinin canlı tanığıydı adeta.
Bursa'nın Nabzı Bir Anlığına Durdu
Depremin merkez üssü Marmara Denizi'ydi evet, ama etkileri karada çok daha derinden hissedildi. Özellikle Bursa'da... Şehrin kalbinin attığı o anlarda, insanların aklından neler geçti kim bilir? Belki de evdeki çocukları, işteki eşleri, okuldaki sevdikleri...
Telefoncu dükkanındaki görüntüler aslında çok daha büyük bir gerçeğin yansımasıydı. Türkiye'nin deprem gerçeğiyle nasıl iç içe yaşadığının, her an her yerde karşımıza çıkabileceğinin somut kanıtı. Ve işte tam da bu yüzden, her sarsıntıda yürekler ağızlara geliyor.
Sarsıntının ardından gelen o sessizlik belki de en ürpertici olanıydı. Birkaç saniye süren depremin yerini, derin bir sessizlik almıştı. Sonra yavaş yavaş, insanların birbirlerine "İyi misiniz?" sesleri duyulmaya başlandı. O anki dayanışma ruhu, korkunun üstesinden gelmek için adeta bir ilaç gibiydi.
AFAD'ın açıklamaları her ne kadar depremin büyüklüğünü ve derinliğini teknik verilerle açıklasa da, yaşananların duygusal boyutunu rakamlara sığdırmak mümkün değil. Çünkü deprem sadece bir sarsıntı değil, aynı zamanda bir hafıza, bir travma, bir uyanış...
Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki, depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Hazırlıklı olmak, bilinçlenmek ve en önemlisi - soğukkanlılığımızı korumak. Telefoncu dükkanındaki o görüntüler belki zamanla hafızalardan silinecek, ama deprem gerçeği hep bizimle olacak.