Güneşin o acımasız ışıklarını yeryüzüne saldığı o sıradan bir öğle vakti, Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde hayatların saniyeler içinde değişebileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Yola çıkan her sürücü gibi, o an o bölgeden geçen şoför de muhtemelen akşam yemeğini düşünüyordu - ta ki önündeki aracın aniden kontrolden çıkıp bir lunapark atraksiyonuna dönüşene kadar.
Ve işte o an... Bir anda her şey tersine döndü. Kelimenin tam anlamıyla.
Ölümle Burun Buruna Gelen Anlar
Araç -kim bilir belki bir saniyelik dikkatsizlik, belki başka bir sebeple- aniden savrulmaya başladı. Önce hafif bir kayma, sonra tam bir kontrol kaybı. İnsanın içini ürperten o ses: lastiklerin asfalta çığlığı. Takla üstüne takla - tam bir Hollywood aksiyon sahnesi gibi, ama ne yazık ki bu gerçekti. Acımasızca gerçek.
Aracın içindekiler için zaman yavaşlamış olmalı. Her dönüş, her çarpışma, bir ömür kadar uzun gelmişti kuşkusuz.
Mucizevi Kurtuluş
Şaşılacak şey - belki de şans, belki kader, kim bilir- aracın içindeki iki kişi bu korkunç kazadan yara almadan kurtulmayı başardı. Evet, yanlış duymadınız. Takla atan araçtan sadece hafif sıyrıklarla çıktılar. Bazen hayat size ikinci bir şans veriyor işte.
Olay yerine hemen sağlık ekipleri sevk edildi. Ambulansların sireni o sakin öğle vaktine yayılırken, kazazedeler Dicle Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Doktorların muayenesi sonucu -ne mutlu ki- hayati tehlikelerinin olmadığı anlaşıldı.
Polis ekipleri kaza nedenini araştırıyor. O sıradaki dikkatsizlik mi, teknik bir arıza mı, yoksa başka bir sebep mi? Sorular havada uçuşuyor. Ama şu kesin: o iki kişi bugün ölümle burun buruna geldi ve hayata döndü. Diyarbakır'ın o sıcak asfaltında, bir yaz günü hikayesi yazıldı - hem de kan, ter ve gözyaşıyla.
Bu kaza hepimize şunu bir kez daha hatırlattı: yolda geçirdiğimiz her saniye kıymetli. Dikkat etmekten asla vazgeçmemeliyiz, çünkü hayat bazen bir takla kadar yakın ölüme.
