
O gece her şey normal başladı aslında. Üç genç kız, Sakarya'nın o bildik sıcaklığında, evde basit bir eğlence planlıyordu. Masumane bir buluşma, belki biraz sohbet, belki biraz müzik. Ama hayat bazen en sıradan anlarda bile size nasıl acımasızca sürpriz yapabileceğini gösteriveriyor işte.
Ortamdaki gaz lambası –evet, o masum görünümlü, neredeyse nostaljik sayılabilecek nesne– bir anda kontrolden çıktı. Patlama anı öyle beklenmedik, öyle hızlı oldu ki, kimse ne olduğunu anlayamadı ilk başta. Sonrası? Sonrası zaten korku ve acı içinde geçen dakikalar.
Ortalık bir anda alev ve dumanla dolmuştu. Genç kızların çığlıkları, komşuları harekete geçirdi. İmdatlarına yetişenler, onları hemen en yakın sağlık kuruluşuna yetiştirmek için seferber oldu. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin acil servisi, o gece bu üç gencin hayatını kurtarmak için hummalı bir çalışma içine girdi.
Doktorların ilk müdahalesi kritikti. Vücutlarında çeşitli derecelerde yanıklar oluşmuştu. Tedavileri derhal başlatıldı. Şu an durumları stabil – Allah'tan ki hayati tehlikeleri yok. Ama o geceyi asla unutamayacaklar. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak derin izler bırakan bir deneyim yaşadılar.
Bu tür kazalar –evet maalesef– aslında hiç de nadir sayılmaz. Günlük hayatta kullandığımız basit aletler, eğer dikkatsizce kullanılırsa, nasıl tehlikeli olabiliyor bir kere daha gördük. Gaz lambaları, eski usul ısınma ya da aydınlatma araçları… Belki de artık onlara biraz daha mesafeli durmanın zamanı gelmiştir.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı söyleniyor. Yetkililer, benzer olayların bir daha yaşanmaması için gerekli uyarıları yapmayı planlıyor. Ama asıl önemli olan, hepimizin bu tür risklere karşı uyanık olması. Çünkü güvenlik her zaman önce gelmeli – sıradan bir eğlence anında bile.
Şimdi, o üç gencin iyileşme sürecini umutla takip ediyoruz. Ailelerine de sabır ve strength diliyoruz. Umarız, bir daha böyle acı haberler almak zorunda kalmayız.