
İstanbul'un nefes kesen güzellikteki sahili Sarıyer, dün öğle saatlerinde yürek burkan bir trajediye tanık oldu. Henüz kimliği tam olarak belirlenemeyen genç bir adam, o bunaltıcı sıcakta bir nebze olsun serinlemek için masmavi sulara kendini bıraktı. Ama o masmavi görüntünün ardında, kimsenin hesap etmediği bir tehlike pusuya yatmıştı.
Bir anda her şey altüst oldu. Sahilde keyif yapan insanlar, bir çığlık sesiyle irkildi. Göz açıp kapayıncaya kadar genç adam, görünmez bir el tarafından çekilircesine açıklara doğru sürüklenmeye başladı. İşte o an, o korkunç an, her şeyin başlangıcıydı.
İmdadına yetişmek isteyenler oldu tabii. Kimi suya atladı, kimi can yeleği fırlattı. Ama deniz, o an acımasızdı. Sanki onu bırakmaya hiç niyeti yokmuş gibi, daha da hırçınlaştı. İnsanlar çaresizce, gözlerinin önünde gerçekleşen bu amansız mücadeleyi izlemek zorunda kaldı.
Olay yerine kısa sürede çok sayıda sağlık ekibi, itfaiye ve Sahil Güvenlik ekipleri sevk edildi. Dakikalar geçtikçe yürekler ağızlara geldi. Umutlar tükenmek üzereyken, en sonunda ona ulaşabildiler. Fakat ne yazık ki, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayata döndürülemedi. O genç adam, oğul, belki de baba, o masmavi sulara veda etmek zorunda kaldı.
Olayla ilgili soruşturma derhal başlatıldı. Yetkililer, olayın nasıl geliştiğine dair tanık ifadelerini topluyor. Ama artık geriye dönüş yok. Bir aile yıkıldı, bir evin ışığı söndü. Bu, ne ilk ne de maalesef son olacak. Uzmanlar, özellikle akıntılı ve iyi bilinmeyen bölgelerde denize girmenin ne denli büyük bir risk olduğunu her fırsatta vurguluyor. Can havliyle atılan her adım, bazen geri dönülemez sonuçlar doğurabiliyor.
Bu hazin olay, hepimize bir kez daha düşünmemiz gereken bir şeyi hatırlattı: Doğanın güzelliğine aldanmamak lazım. Görüntüsü ne kadar sakin olursa olsun, deniz her an sürpriz yapabilir. Lütfen, aman dikkat edin kendinize.