
Akşamın o sakin saatlerinde birden... Odalar sallanmaya başladı. İnsanlar bir anlık şaşkınlıkla 'Bu da ne?' derken, tanıdık bir korku sardı yürekleri. Evet, yine depremdi.
İstanbul başta olmak üzere Marmara'nın nabzı bir kez daha hızlandı. Binaların sallandığı o birkaç saniye, aslında ne çok şey hatırlattı hepimize. Peki bu sarsıntının detayları neydi? Gelin birlikte inceleyelim.
Rakamlarla Deprem
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nin açıklamalarına göre, yerin 7 kilometre derinliğinde kaydedilen depremin büyüklüğü 4.1 olarak ölçüldü. Şimdi 'Canım 4.1 ne ki?' demeyin sakın. Zeminin yapısı, derinlik, hepimizin malumu... Küçük rakamlar bazen büyük sarsıntılar yaratabiliyor maalesef.
Hangi Bölgeler Hissetti?
Merkez üssü Silivri açıkları olan deprem, sadece İstanbul'da değil, çevre illerde de kendini hissettirdi. İşte o bölgeler:
- İstanbul'un tüm ilçeleri
- Tekirdağ ve Çorlu
- Kocaeli ve Gebze
- Yalova ve Çınarcık
- Hatta Bursa'nın bazı semtleri
Özellikle Avrupa Yakası'nda oturanlar, 'Bu sefer daha şiddetli geldi' yorumlarını yapmaya başladı bile. Haklılar da - zemin koşulları her yerde aynı değil sonuçta.
Yetkililer Ne Diyor?
AFAD'dan gelen ilk açıklamalar, depremin doğal bir sürecin parçası olduğunu vurguluyor. 'Panik yapmaya gerek yok' dense de, şu bir gerçek ki İstanbullunun depremle imtihanı hiç bitmiyor.
Kandilli yetkililerinin ifadeleri ise daha teknikti: "Marmara Denizi'ndeki fay hatlarının normal hareketliliği" olarak tanımladılar bu sarsıntıyı. Ama şunu da eklemeden geçemediler: "Her deprem, bize hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatmalı."
Sokaktan Yansımalar
Sosyal medyada durum tabii ki hareketli. Kimi 'Hiç hissetmedim' diyor, kimi 'Her şey yerinden oynadı' diye anlatıyor. İşin ilginci, bu farklılıklar aslında İstanbul'un ne kadar karmaşık bir zemine sahip olduğunu gösteriyor.
Bazı vatandaşların sarsıntı sonrası dışarı çıktığı görüldü. O eski 'Acaba çıksam mı, çıkmasam mı?' ikilemi yine gündeme geldi. Deprem psikolojisi işte - her seferinde aynı tereddütler.
Peki Ya Sonrası?
Uzmanların üzerinde ısrarla durduğu konu şu: Küçük depremler aslında büyük bir uyarı. Evlerimizin durumunu kontrol ettik mi? Acil durum çantalarımız hazır mı? Ailece buluşma noktalarımızı biliyor muyuz?
Bu soruları kendimize sormak için büyük bir deprem beklememeliyiz. Bugünkü küçük sarsıntı, işte tam da bunun için bir fırsat aslında.
Son sözüm şu: Deprem değil, hazırlıksızlık öldürür. Bu gece yaşadığımız sarsıntı, sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir uyanma çağrısı olsun.