İstanbul'da trafik deyince akla ne geliyor? Eh, artık neredeyse şehrin simgesi haline gelen o bitmek bilmeyen araç kuyrukları tabii ki. Bugünlerde durum daha da vahim: trafik yoğunluğu yüzde 71 gibi akıl almaz bir seviyeye tırmanmış durumda. Sabahın erken saatlerinden itibaren yollara dökülen araçlar, İstanbul'u adeta hareket edemez hale getiriyor.
Kim derdi ki bir gün Boğaz'ın güzelliklerini seyrederken trafikte saatler geçireceğiz? Ama işte gerçekler acımasız. Özellikle Avrupa Yakası'ndaki ana arterlerde durum içler acısı. E-5 ve TEM gibi ana yollar âdeta otoparka dönmüş vaziyette.
En Çok Hangi Bölgeler Etkilendi?
İşin ilginç yanı, bu yoğunluğun her yere eşit dağılmamış olması. Bazı bölgelerde trafik nispeten akıcıyken, özellikle şu güzergâhlar tam bir kabus:
- Boğaziçi Köprüsü çevresindeki yollar
- Mecidiyeköy ve Levent gibi iş merkezleri
- Bağcılar-Esenler hattı
- Kadıköy çevresi ve sahilyolu
Aslında bu durum bize bir şeyi daha hatırlatıyor: İstanbul'da yaşamanın görünmeyen bedelleri. Her gün işe gidip gelmek için yollarda geçirilen o kayıp saatler, insanın hem zamanını hem de enerjisini çalıyor.
Peki Çözüm Ne Olacak?
Ulaşım uzmanları, bu soruna kalıcı çözümler bulunması gerektiğini söylüyorlar. Toplu taşımanın daha cazip hale getirilmesi, bisiklet yollarının artırılması ve esnek çalışma saatleri gibi önlemler belki de bu kabusu sonlandırabilir. Ama şimdilik, İstanbullular olarak sabır taşının ne kadar dayanıklı olduğunu bir kez daha test ediyoruz.
Belki de bu yoğunluk bize bir şey öğretiyordur: acele etmenin anlamsızlığını, beklemeyi, ve en önemlisi - trafikte sıkışıp kaldığımız o anlarda - kendimizle baş başa kalmanın değerini.