Gözler, Aziz İhsan Aktaş hakkında hazırlanan o koca iddianamede. İnanması güç ama gerçek: yargının ve bürokrasinin tam göbeğine yerleşmiş bir sistemin tüm çarkları teker teker ortaya dökülüyor.
Şimdi düşünün bir kere - nasıl olur da devletin en stratejik kurumları, sıradan vatandaşın hayal bile edemeyeceği bir yapının elinde oyuncak haline gelebilir? İşte bu sorunun cevabı, sayfalar dolusu delille karşımızda duruyor.
Her Şey Çok Planlıydı
Öyle gelişigüzel işler değil bunlar. Adeta bir şirket gibi işleyen, her detayı önceden hesaplanmış bir mekanizma. Savcılar, hakimler, bürokratlar... Hepsi bu sistemin bir dişlisi haline getirilmiş.
Ve o meşhur 'parayı ver ihale al' sistemi - düşündüğünüzden çok daha karmaşık ve çok daha yaygın.
İhaleler Nasıl Ele Geçiriliyordu?
- Önce hedef belirleniyor: Devletin en değerli ihaleleri
- Ardından 'doğru' kişiler devreye sokuluyor: Yargı ve bürokrasi içindeki bağlantılar
- Rakip firmalar çeşitli yöntemlerle saf dışı bırakılıyor
- Son aşamada ihale, belirlenen firmalara 'hediye' ediliyor
Bu kadar basit mi sanıyorsunuz? Hiç de değil. Her adım titizlikle planlanmış, her olasılık hesaba katılmış.
Yargı Üzerindeki Baskı İnanılmaz Boyutlarda
İddianamedeki en çarpıcı detaylardan biri de yargı mensupları üzerinde kurulan kontrol mekanizması. Bazı savcılar ve hakimler, çeşitli yöntemlerle 'ikna' ediliyor, davalar istenilen yöne çekiliyor.
Kimine terfi vaat ediliyor, kimine para... Kimine de tehdit. Evet, yanlış duymadınız - tehdit.
Adalet terazisinin kefeleriyle oynanıyor, hukuk ayaklar altına alınıyordu.
Peki Ya Sonuç?
Ortaya çıkan tablo gerçekten ürkütücü. Devletin en temel kurumlarının içine sızmış, her şeyi kontrol edebilen bir yapı. Ve en kötüsü, bunun yıllardır devam ediyor olması.
Şimdi herkesin aklında aynı soru: Bu kadar kişi nasıl oldu da bu sisteme dahil oldu? Cevabı belki de hepimiz biliyoruz: Para ve güç. İnsan zaafları üzerine kurulu mükemmel - ama bir o kadar da korkunç bir sistem.
Dava süreci devam ederken, toplum olarak şunu sorgulamamız gerekiyor: Biz nasıl bir sistemin içinde yaşıyoruz? Ve daha da önemlisi, bu sistemden nasıl kurtulacağız?
Gerçek şu ki, bu iddianame sadece bir kişiyi ya da bir grubu değil, tüm bir düzeni yargılıyor. Sonuç ne olursa olsun, Türkiye'nin adalet anlayışında derin izler bırakacağı kesin.