İstanbul'da adeta bir deprem etkisi yaratan olay: Milyonlarca vatandaşın kişisel bilgileri, kimin eline geçtiği belli olmayan yabancı ellerde. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) sistemlerinden sızdırılan veriler, yurtdışına kadar uzanmış durumda.
Olayın boyutları gerçekten ürkütücü. Düşünsenize, sıradan bir İstanbullunun neredeyse tüm hayatı -adresinden gelir durumuna, iletişim bilgilerinden aile fertlerine kadar- artık kontrolümüz dışında. Bu kadar çok verinin bir anda yok olması, üstelik yurtdışına gitmesi, aklıma ister istemez "Acaba bundan sonra ne olacak?" sorusunu getiriyor.
Skandalın Perde Arkası
Olayın detaylarına indiğimizde karşımıza çıkan tablo daha da vahim. Verilerin sızdırılma şekli, bu işin profesyonelce planlandığını gösteriyor. Sistemlerde bulunan açıklar, adeta bir kapı gibi kullanılmış. Ve kimse fark etmeden, milyonlarca kayıt sessizce dışarı aktarılmış.
Peki ne tür bilgiler elimizden kayıp gitti? İşte asıl can alıcı nokta bu:
- Tam adres bilgileri ve ikametgah kayıtları
- Telefon numaraları ve e-posta adresleri
- Gelir durumu ve mali kayıtlar
- Aile bireylerine ilişkin kişisel veriler
- Vergi ve ödeme geçmişleri
Bu liste daha da uzayıp gidiyor. Yani bir nevi, İstanbulluların dijital kimlikleri çalınmış durumda.
Yetkililer Ne Diyor?
Konuyla ilgili açıklama yapan İBB yetkilileri, yüz ifadelerindeki endişeyi gizleyemiyorlar. "Olayı derhal soruşturduk" diyorlar ama içlerinden geldiği kadar değil. Çünkü ortada çok ciddi bir güvenlik zaafı var ve bunun sorumluları henüz bulunamadı.
Bir yetkilinin söylediği şu sözler kulaklarımda çınlıyor: "Bu kadar büyük çaplı bir veri sızıntısını öngörememiştik." İtiraf gibi bir şey aslında. Sistemlerin yeterince güvenli olmadığını kabul etmekle eşdeğer.
Peki Ya Sonuçları?
Bu skandalın etkileri aylarca, belki yıllarca sürebilir. Kişisel verilerin yurtdışına çıkması demek, bunların kimler tarafından ne amaçla kullanılacağını asla bilemeyeceğimiz anlamına geliyor. Düşünsenize, bir sabah kalkıyorsunuz ve sizin adınıza yapılmış işlemlerle karşılaşıyorsunuz.
Olayın hukuki boyutu da var tabii. Kişisel Verileri Koruma Kanunu'na aykırılık teşkil ediyor bu durum. Ancak kanunların yeterli olup olmadığı tartışılır. Çünkü veri zaten sızdırılmış, atı alan Üsküdar'ı geçmiş durumda.
İstanbullular olarak hepimizin aklında aynı soru: "Bizim bilgilerimiz güvende mi?" Maalesef şu an için bu soruya net bir 'evet' cevabı vermek mümkün değil. Belediyenin acilen güvenlik önlemlerini artırması, sistemlerini gözden geçirmesi gerekiyor.
Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki, dijital dünyada güvenlik sandığımızdan çok daha kırılgan. Ve kişisel verilerimiz, artık en değerli varlıklarımızdan biri. Onları korumak ise hepimizin ortak sorumluluğu.