İstanbul'da yaşanan olay adeta bir kabus gibiydi. Görevini yapmaya çalışan bir doktor, iş çıkışı hastane yakınlarında pusuya düşürüldü. Saldırganın soğukkanlılığı ise tüyleri diken diken edecek cinstendi.
O anları düşünmek bile insanın içini ürpertiyor. Sessiz bir akşamüstü, yorgun argın evine dönmek üzereyken... Birden bire her şey değişiverdi. Saldırgan, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıktı ve doktorun boğazına sarıldı. Nefesini kesmeye, onu savunmasız bırakmaya çalışıyordu.
Mücadele Tüm Şiddetiyle Sürüyor
Doktor ise -adeta bir hayatta kalma içgüdüsüyle- kendini savunmak zorunda kaldı. İtiraf etmek gerekirse, kim böyle bir durumda sakin kalabilir ki? Bir yandan nefes almaya çalışıyor, diğer yandan saldırganın ellerinden kurtulmaya uğraşıyordu. İnanması güç ama saldırgan pes etmeye hiç niyetli görünmüyordu.
Ortalık toz duman içindeyken, bir mucize gerçekleşti. Civardan geçen vatandaşların dikkatini çeken kavga, saldırganın kaçmasıyla son buldu. Ancak doktor için her şey bitmiş değildi. Yaşadığı travma, fiziksel yaralardan çok daha derindi.
Peki Ya Sonrası?
Olay yerine gelen güvenlik güçleri, olayı aydınlatmak için çalışmalara başladı. Görgü tanıkları ifade verdi, kamera kayıtları incelendi. Ama asıl soru şu: Neden? Neden bir doktor, neden bir insanlık görevlisi hedef alındı?
Bu olay, sağlık çalışanlarının güvenliği konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Hastanelerin çevresindeki güvenlik önlemleri yeterli mi? Doktorlar, hemşireler, sağlık personeli -kısacası hayat kurtarmaya çalışan insanlar- nasıl olur da böyle bir vahşete maruz kalır?
Doktorun fiziksel olarak iyi olduğu söyleniyor ama psikolojik travmanın izleri silinmek bilmeyecek gibi görünüyor. Belki de en acı tarafı bu: Bir insan, mesleğini icra etmeye çalışırken neden böyle bir şiddetle karşılaşsın?