Olay, İstanbul'un hareketli ilçelerinden Kağıthane'de, öğle saatlerine doğru yaşandı. Sıradan bir iş günü, birdenbire bir gerilim filminin sahnesine dönüştü adeta. Güvenlik kameraları, o anları kaydetmekte gecikmedi.
Silahlı saldırgan, avukatın ofisinin bulunduğu sokağa doğru yürüdü. Yüzündeki ifadeyi tam olarak çözümlemek zor olsa da, adımlarındaki kararlılık tüyleri diken diken edecek cinstendi. Niyeti belliydi. Avukat ofisinden çıktığı sırada, saldırgan hemen harekete geçti. Araya mesafe koymadan, silahını doğrulttu ve... ateş etti. O an, saniyelerin nasıl da uzayabildiğinin acı bir kanıtıydı.
Tabancadan çıkan kurşunlar, betonu ve camı yaralarken, avukat hayatını kurtarmak için son sürat kaçmaya başladı. Olay yerinde bulunan diğer kişiler ise donup kalmıştı. İnsanın içini ürperten bir kaos ortamı hakim oldu kısa süreliğine. Saldırgan, işini bitirdikten sonra olay yerinden uzaklaştı – tıpkı geldiği gibi, soğukkanlılığını koruyarak.
Peki ya sonrası? Polis ekipleri kısa sürede bölgeye sevk edildi. Güvenlik kamerası kayıtları incelenmeye başlandı bile. Saldırganın kimliğini ve bu şok edici saldırının arkasındaki nedeni tespit etmek için kapsamlı bir çalışma yürütülüyor. Avukatın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi, ki bu en azından bir nebze olsun rahatlattı. Fakat zihninde bıraktığı travmanın izleri, fiziksel yaralardan çok daha derin olacak gibi görünüyor.
Böyle bir olay, güvenliğimizin ne kadar kırılgan olabildiğini bir kez daha hatırlattı. Sokaklarımızda, ofislerimizin önünde... Her şey bir anda değişebiliyor. Soru işaretleri ise havada uçuşmaya devam ediyor: Neden bir avukat? Neden böyle bir yöntem? Cevaplar, yapılacak soruşturmanın derinliklerinde saklı.
