O gece her şey sıradan bir akşamüstü gibi başlamıştı. İzmir'in o bildik parklarından birinde oturan genç adam, kimin ne zaman geldiğini bile fark etmemişti. Bir anda etrafını saran beş kişi - evet, tam beş kişi - dünyasını karartıverdi.
Önce sözlü taciz, ardından yumruklar... Sonra bıçaklar parlıyor havada. İnsanın içini ürperten bir sahne. O anları yaşayan biri anlatsa, herhalde "ölümle burun buruna gelmek böyle bir şey" derdi.
Kan İçinde Kaldı
Salondaki kavga dedikoduları değil, tam anlamıyla bir ölüm kalım mücadelesiydi. Mağdur genç, kendini savunmaya çalışsa da sayıca azdı. Bıçak darbeleri birbirini izliyor - on bir kez, duyuyor musunuz, tam on bir kez bıçaklanıyor!
Olay yerine gelen polis ekipleri kanlar içinde yatan genci bulduğunda, hayat mücadelesi verdiğini görüyor. Hemen hastaneye kaldırılıyor ama - işte burası çok önemli - saldırganlar ortalıktan yok oluyor. Tıpkı bir hayalet gibi kaybolup gidiyorlar.
Soruşturma Derinleşiyor
Emniyet bu işin peşini bırakmıyor tabii. Olay yerinde inceleme yapan ekipler, kanıt toplamak için gece gündüz demeden çalışıyor. Kamera kayıtları inceleniyor, tanık ifadeleri toplanıyor.
Peki neden? Niye böyle bir saldırı? İşin içinde başka neler var? Bunlar henüz cevap bekleyen sorular. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki, bu tür olaylar toplum olarak hepimizin yarası.
Son dakika gelişmeleri ise şöyle: Mağdur genç hastanede tedavi altında ve hayati tehlikesi bulunmuyor. Fakat psikolojik travmasının ne kadar süreceğini kimse bilemez. Saldırganların ise en kısa sürede yakalanacağı tahmin ediliyor.
Bu olay bize şunu bir kez daha hatırlattı - güvenliğimiz sandığımızdan daha kırılgan. Ve bu tür saldırılar sadece mağduru değil, tüm toplumu yaralıyor.