
Toplumu derinden yaralayan bir tartışma daha gündemde. Son günlerde sosyal medyada ve televizyon ekranlarında dönen o meşhur cümle: "Vurana sen de vur". Peki ama bu ne kadar doğru? Gerçekten şiddetle karşılık vermek çözüm mü?
Ünlü isimlerin ağzından dökülen bu sözler, aslında toplumun kanayan yarasına parmak basıyor. Ama tuz basmak mı, yoksa merhem olmak mı - işte bütün mesele bu.
Şiddet Sarmalı: Kısır Döngü mü Çözüm mü?
Uzmanların görüşü oldukça net: Şiddet asla çözüm değil. Hatta şiddetle karşılık vermek, yangına benzin dökmekten farksız. Psikolog Dr. Ayşe Yılmaz, "Mağduru suçlu pozisyonuna düşürmek, hele ki şiddeti meşrulaştırmak kabul edilemez" diyor.
Ortalık karışık. Bir yanda öfke, bir yanda çaresizlik. İnsanlar ne yapacağını şaşırmış durumda. Ama unutmayalım: Kanunlarımız var. Meşru müdafaanın sınırları belli.
Peki Ya Hukuki Boyut?
Avukat Mehmet Kaya'ya göre işin hukuki tarafı oldukça hassas: "Meşru müdafaa elbette var ama sınırları çok net. Can güvenliği tehlikedeyse kendini korumak başka, şiddeti özendirmek başka".
Şöyle bir düşünsenize: Bir kadın kocasından dayak yiyor. "Sen de vur" demek mi doğru, yoksa onu koruyacak yasal yollara yönlendirmek mi? Bence cevap ortada.
Sosyal Medya: İyi Niyet mi, Linç Kültürü mü?
Sosyal medyada bu tarz söylemlerin yayılması belki iyi niyetli ama tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Linç kültürünü besliyor, nefreti körüklüyor.
İnsanlar ekran başında öfkeleniyor, hakaretler yağdırıyor. Peki bu çözüm getiriyor mu? Hayır. Sadece yangına körükle gitmek oluyor.
- Şiddet asla çözüm değildir
- Yasal yollar her zaman daha etkilidir
- Toplumsal bilinçlenme şart
- Uzman görüşleri önemsenmeli
Belki de asıl sorulması gereken soru şu: Neden hala şiddeti konuşuyoruz? Neden sevgiyi, saygıyı, insan olmayı öğrenemedik?
Toplum olarak yolumuza devam ederken, umalım ki bir gün bu tür tartışmaları tamamen geride bırakalım. Şiddetsiz, sevgi dolu bir gelecek mümkün - yeter ki inanalım ve çalışalım.