
İstanbul moda dünyasının parıltılı ışıklarının ardında, hiç de hoş olmayan bir gerçek saklanıyor. Göz alıcı podyumlar ve şık defilelerin gölgesinde kalan bu acımasız sistem, genç mankenleri adeta bir çarkın dişlileri gibi öğütüyor.
Son günlerde gündeme gelen o rapor—evet, o çarpıcı belge—sektörün içler acısı halini gözler önüne seriyor. İnsanın içini acıtan detaylarla dolu bu dosya, okudukça tüylerinizi diken diken edecek cinsten.
Genç Yeteneklerin Fark Edilmeyen Çığlıkları
Düşünsenize, daha lise çağındaki gençler anlaşmalarla baş başa kalıyor. Maddi sıkıntılar, baskılar, belirsizlikler... Hepsi bir araya gelince ortaya iç karartıcı bir tablo çıkıyor. Kimi zaman sözleşmelerdeki küçük yazılar, kimi zaman da sözlü anlaşmaların getirdiği belirsizlikler gençleri zor durumda bırakıyor.
Ve tabii ki ücretler! Bazı ajansların 'stajyer' adı altında neredeyse sembolik ödemeler yaptığı iddiaları dolaşıyor ortalıkta. Bu nasıl bir vicdan meselesi?
Peki Ya Çözüm?
Uzmanların dediğine göre işin özü şu: Daha sıkı denetimler ve daha şeffaf sözleşmeler. Genç yetenekleri koruyacak yasal düzenlemeler acilen hayata geçirilmeli. Ajansların sorumluluklarını hatırlaması gerekiyor—bu sadece kâr meselesi değil, insanlık meselesi!
Moda dünyasının bu karanlık yüzüne rağmen, umut verici gelişmeler de yok değil. Son zamanlarda bazı saygın ajanslar daha adil koşullar sunmaya başladı. Belki de değişim kapıda?
Aslında mesele çok basit: Genç yeteneklere hak ettikleri değeri vermek. Onları sömüren değil, geliştiren bir sistem kurmak. Moda endüstrisinin parıltısının, insani değerlerle buluştuğu bir gelecek mümkün mü sizce?